Sivil Toplum, Gerçekten de Sivil mi?

Sivil Toplum’un Türk Dil Kurumu tanımı ‘’Toplumdaki çeşitli sorunları bağımsız olarak ele alıp, kamuoyunu bilgilendirme ve aydınlatma görevi yapan, öneriler sunan her türlü birlik sivil toplum örgütüdür.” bu şekildedir.

Gerçekten bir sivil toplum örgütü olabilmek için öncelikli olarak, kar amacı gütmeyen(non profit) bir yapıda olmak gerekir.

Bazı çıkar grupları, odalar, birlikler, sendikalar da sivil toplum örgütü olarak görülebilmektedir. Ancak, bu yapılar kendi üyelerinin çıkarlarını korumaktan öteye geçmemektedir. Hatta bırakın kendi üyelerinin çıkarlarını bazıları sadece kendi yöneticilerinin çıkarlarını korumak misyonu dışında bir faaliyetleri yoktur. Üstelik bu yapılarda göreve gelenler kendileri istemediği sürece o görevi bırakmamaktadır. Oluşturulan menfaat birlikteliği ile uzun süre görevde kalmaktadırlar.

Ülkemizde sivil toplum örgütleri; dernekler, vakıflar maalesef hemşehri dernek ve vakıflarından öteye gitmeyen bir yapıdadırlar. Hemşehri dernekleri de elbette önemli bir görev ifa ediyorlar. Ancak, çok lokal bir alanda kaldıkları için etkileri de genellikle sınırlı oluyor ve birbirlerini taklit etmekten de öteye geçemiyorlar.

Diğer taraftan geçmişte Darülaceze gibi yardım faaliyetleri yapan hatta bunu dünyanın her yerinde başarılı bir şekilde yapan, dünyanın her yerinde kurban organizasyonları yapan başta İHH olmak üzere yapılar var ki gerçekten önemli bir misyon üstlenmiş ve gerçekleştirmişlerdir.

Yine Yeryüzü Doktorları gibi sağlık hizmeti verenler, insanlığa Hazreti Peygamber’in dinini kitabımız Kuran-ı Kerim’i öğreten dernek ve vakıflar da var. Bunlar da önemli bir misyon ifa etmektedir.

İlk gençlik yıllarımda basında sürekli bazı dernek ve vakıfların faaliyetlerini görüyordum. Bu dernek ve vakıfların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu üstelik üyelerinin sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyordu. Bu bir elin parmaklarını geçmeyen vakıf ve dernekler de bir elin parmaklarını geçmeyen aynı üye havuzunda idiler. Birbirlerinin derneklerine üye idiler. Kamuoyunu bu dernek ve vakıflar yönlendiriyor hatta manipüle ediyorlardı.

Sivil toplum örgütlerinde bir de FETO örgütlenmesi var ki tüm alanları kuşatmış bir yapı idi. İşadamları derneği olarak TUSKON’u kurmuşlardı. Dünyanın her yerine haraç aldıkları işadamları ile yatırım organize ediyorlardı. ‘Kimse Yok Mu Derneği’ile yardımları gerçek anlamda ulaştırmıyorlardı. Müslümanların vermiş olduğu zekâtvb. parası ile ABD’li senatörlere ve kiliselere bağış yapıyorlardı. Bu yapının kurmuş olduğu sivil toplum örgütlerinin aklını da MOSSAD, CIA gibi istihbarat örgütlerinden almış, onlar tarafından eğitilmişlerdi. Çalışanlarının beyni yıkanırken de bu istihbarat örgütlerinin yöntemlerini kullanmışlardı. Bu yapının faaliyetlerindeki en acı taraf ise neredeyse tüm faaliyetlerini Türk milletinin yardımları ile yapmalarına karşın Türk milletine karşı faaliyet yürütmeleri, tamamen kendilerinin ve kendilerine bu misyonu veren istihbarat örgütlerinin menfaatlerine göre hareket etmeleridir. FETÖ, hibe dağıtan Avrupa Birliği, TUBİTAK, Kalkınma Ajansları, Tanıtma Fonu, Sodes ve Gençlik ve Spor Bakanlığı gibi kurumlardan yüksek miktarda hibeler almışlar ve almış oldukları paralarla da devlete düşman bir nesil yetiştirmişlerdir. Tabii devletimizin tüm bunlar olup biterken seyirci kalması da ayrıca konunun vehametini ortaya koymaktadır.

Sivil Toplum Örgütleri’nin bir de uluslararası bir ağın ayağı olanlar var. Bunlar, bazen Alman Vakıfları olarak bazen de ABD’li Cumhuriyetçilerin ve Demokratların NGO’ları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu örgütlerin en temel misyonu bazı toplumsal konularda karşımızaçıkmalarıdır. Bu bazen demokrasi, bazen mülteciler, bazen kadın çalışmaları olarak, bazen de çevre konusu gibi aslında suya sabuna dokunmayan konular gibi karşımıza çıkar. Bu konulardaki yapılan konferanslar fonlanır, makale yazan akademisyenlere “telif” verilerek o akademisyenlerin kendileri ile irtibatları artırılır. Bir taraftan da yavaş yavaş bunların zaten çok köklü olmayan kendi toplumu ile olan aidiyetleri zayıflar ve daha çok o “telif” ücreti aldığı yapıya olan aidiyetleri artar. Benzer bir yöntemi basın yayın organlarında FETÖ de uygulamıştır.

Bu uluslararası NGO’lar o kadar iyiniyetlidir ki (!) bunlar bundan birkaç yıl önce Türkiye’deki parlamenter sistemdeki tıkanıklığı görerek ‘’Denge Denetleme Ağı’’ kurarak www.birarada.org diye ne kadar devlet ve millet düşmanı STK var ise bir araya toplayarak üye sayıları ve etkinlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve TBMM’yi baskı altına alacak bir yapı oluşturmuşlardır.

Şu an yeni bir sistem arayışı sonucu yeni Anayasa değişikliğine ilişkin maddeler Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış ve yapılacak olan referandum sonucu da Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Türkiye, yoluna devam edecek. Yerli ve milli bir sistem ya da Türk Tipi Başkanlık diye tabir edeceğimiz bu sistemde eğer “denge denetleme” gibi bir yapı olacaksa bunun da Yerli ve Milli yapılar tarafından yapılması önemlidir. Merkezi, yurt dışında olan yapılar ve Türk milletine hizmet etmeyen ama hizmet ediyormuş gibi görünen yapılar yabancıların istihbarat faaliyetlerinin örtülü halidir. 

Sivil toplum kuruluşları faaliyetlerini sürdürürken topluma yararlı olacak, topluma katkı sunacak yapılardır. Öncelikli olarak gerçek anlamda “sivil” olmayı misyon edinmelidirler.

AB süreci ile başlayan, AB hibeleri il ilgili süreçte tek derdi hibe almak olan birçok dernek, vakıf kuruldu. Buna devletten beslenen dernek ve vakıfları da ilave edebiliriz. Devletin sürekli katkı verdiği sivil toplum örgütleri yeri geldiğinde devleti nasıl eleştirip yapılan hataları dillendirebilirler ki?

Bir de birileri siyasal ikbal için dernek ve vakıf kuruyorlar. Tek amaçları birtakım ziyaretler yapıp fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşmak ki bu da kimsenin gözünden kaçmıyor. O paylaşımı yapanlara yarardan çok zarar veriyor.

Sivil toplum kuruluşları toplumun hayatını dönüştürecek faaliyetler içerisinde olup, dezavantajlı grupların hayatına dokunacak faaliyetler yapmalıdırlar. Balık vermek de önemlidir fakat aynı zamanda balık tutmayı da öğretmelidir sivil toplum kuruluşları, devlet düşmanlığı yapmadan devlet ile belli bir mesafede durmalı,yanlış giden birşeyler var ise ilgililere gerekli uyarıları yapmalıdırlar. Ancak o zaman gerçek anlamda sivil olunur.

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik