Modern Türkiye’nin Doğum Sancıları

Bazı doğumlar zordur, endişe verir. Lakin bu endişeli durumlarla başa çıkmayı başaran devlet ve toplumlar stres düzeyinin normalleşmesi ile gerekli ivmeyi yakalayıp yükselirler.İktisadi, içtimai ve siyasal gelişimle ifade edilen modernleşme bütün toplumların ortak ülküsüdür. Modern toplumlar yüksek hayat standartları, geniş kişisel özgürlükleri ile geleneksel anlayışları insani gelişime uyarlama özelliğine sahiptir. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmayı, 2023 yılında dünyanın 10 büyük devletinden biri olmayı hedefleyen Türkiye’nin kalan 6 yılda aşması gereken önemli sorunları vardır.

Terör, enerji, eğitim, sağlık, gelir dağılımı, çocuk ve kadınların toplum hayatında ki durumu, fertlerin satın alma gücü, saygın yaşam düzeyi gibi kaygılar şuan için bir çırpıda sayacağımız sorunlar yumağından sadece birkaçıdır.

Türkiye’nin hâlihazırda en önemli sorunlarından bazıları;işsizlik, dar gelirli ekonomik hayat, gelir dağılımı adaletsizliği, eğitim ve terör gibi sorunlardır. Bu sorunlar vatandaşın günlük yaşamını olumsuz etkilemektedir.Vatandaşla yapılan mülakatlarda ve saha çalışmalarının verileri incelendiğinde sorunların aslında aşikâr olduğu muhakkaktır.Terör, işsizlik, eğitim, gelir dağılımı, yoksulluk, ekonomi, hukuk düzeni, sağlık, iç-dış borçlar, istikrarsız ve derinliği olmayan dış politika alanlarında ki sorunlar Türkiye gündemini belirlemekte ve sorunların çözümüne yönelik tartışmalar birbirini kovalamaktadır.

Bu sorunların birkaç başlık altında toplamak mümkündür. Yazımızda bu kronikleşen sorunların tespiti ve teşhisini koyup âcizane çözüm önerileri sunmaya çalışacağız. Tabiki tüm sorunları bu yazımızda dile getirmemizin zorluğu malumunuzdur. Bizde en önemli sorunlardan başladık.
 
I.TERÖR
Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en büyük engel dün olduğu gibi bugünde terördür.Maalesefki yarında terör olacağa benzemektedir. Dış mihrakların taşeron ellerle yapmaya çalıştığı bu illegal hareketlerülkemizi zafiyete uğratmak, diz çöktürmek ve diledikleri argümanları cebren ayrıca hile ile kabul ettirmeyi amaçlamaktadırlar.

Terörü önleme adına harcanan ülke kaynakları bütçenin büyük bölümünü oluşturmaktadır. Dış güçlerin parmağının olması devletinde çeşitli dönemlerde sahada bıraktığı boşlukların bu terör şebekelerince itinayla doldurulmasındandır.

XX. yüzyılın son çeyreği ve XXI. yüzyılın ilk çeyreğinde zaman zaman isim değişse halen bu sorunlarla uğraşılmıştır.Terör bilançosuna baktığımızda 7000 üzerinde şehit verilmiş, 6500 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 12.000 güvenlik personelimiz ve vatandaşımız yaralanmış yaklaşık 35.000’i ölü olmak üzere toplamda yaklaşık 50.000 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında israf olunan kaynakları ise 250 – 500 milyar dolar olarak ifade edilmektedir. PKK terör eylemlerinin başladığı 1984 yılından itibaren demokratikleşme adına birçok adımlar atılmış ancak terör eylemleri artarak devam ederken son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti yeniden çözüm süreci işinden vazgeçerek hem psikolojik hem de saha üstünlüğünü yeniden tesis etmiştir.

40 yıldır süregelen PKK terör örgütünün yıkıcı, bölücü eylemlerinin ülke güvenliği ve birliğine yönelik tehdidini ülkemizin jeopolitik konumu göz önünde bulundurarak değerlendirmeli, teröre dayanak olan etkin özellikler, terörün nereden ve nasıl yönlendirildiği, genel, bölgesel ve sosyo-ekonomik etkileri buna göre tahlil edilmelidir. Terör üretenlerin iç ve dış destekçileri ile düşünce ve söylemlerinin kitleler üzerindeki etkileri çok iyi incelenmeli buna göre önlemler geliştirilmelidir.

ÇÖZÜM

Güneydoğu meselesinin temelinde insani sorunlar yatmaktadır. Feodal ağalık düzeninin yıkılması, kırsal alanlarda yaşayan halkın toprak sahibi yapılması, işsizliğe çözüm yolları aranması en önemli hedef olmalıdır. Bölgede yatırımların ve hayvancılığın gelişmesi teşvik edilmeli, halkın uygun iskân politikalarıyla sulanabilir yeterli arazi tahsisleriyle üretime katılması sağlanmalıdır. Üreten bireyler hayal kurar kendini geliştirir ve ürettiği katma değerle ülkesine de katkıda bulunur. Din adamları törelerin dini emir olmadığını anlatmalı, eğitim önemsenmeli sadece yeni yetişen nesiller değil yetişkinler de çeşitli etkinliklerle bilinçlendirilmeli eğitilmelidir.

Böylece bölge halkının devletine güveni bağlılığı ve aidiyet duyguları gelişecek, teröre alet olmayacaklardır. Eğitimli bilinçli bölge insanları memleketlerinde görev yapmaya özendirilmeli, zengin aşiret ağalarına vergi baskısı ve vergi muafiyetleriyle devlet ortaklığıyla yatırım yapmaya iş sahaları açmaya özendirilmelidir. Tüm bunlar yapılırken ülkemizin birlik ve bütünlüğüne rejimine yönelik her türlü faaliyetlere karşı yasal boşluk bırakılmaksızın tüm tedbirler çağdaş ülkelerde olduğu gibi gerçekleştirilmeli, devlete karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunanlara, terörist ve destekçilerine yönelik cezalar caydırıcı nitelikte ve en ağır şekilde uygulanmalıdır.

II. ENERJİ

Çağdaş yaşamın en gerekli unsurlarından olan enerjinin, insan yaşamında ve kalkınmada giderek artan önemi enerjiyi stratejik bir güç unsuru haline getirmiştir. Çağımızda enerji kaynaklarına sahip olmak onları yönetmek başlı başına bir stratejik güce ve aynı zamanda çok önemli ekonomik avantaja sahip olmaktır.

Bu nedenle günümüz ve geleceğin dünyasında kendi enerjisini üreten yöneten kendine yetebilen devletler yenidünya düzeni adıyla kurgulanan hegemonyalaşmanın dışında bağımsız etkin bir güç olabilecek geleceğini garanti edebilecektir. Enerjinin üretim ve tüketimine yönelik bilimsel ve teknolojik araştırmalar hızla yaygınlaşırken enerji tasarrufu konusunda da çeşitli ar-ge çalışmaları ve teknolojik ürünler önemli bir sektör haline gelmiş, tüm dünyada enerjinin ucuz kaliteli ve sürekli kaynaklardan üretilmesi ile tasarruflu kullanılması ulusal çıkarların korunması anlamında algılanmaktadır.
           
 
ÇÖZÜM

Türkiye jeopolitik nedenlerle küresel güçlere kurban edilmemeli, kendi öz kaynaklarını kullanarak enerji ihtiyacını karşılamalıdır. Böylece ekonomimiz üzerindeki büyük enerji yükü de pozitif katma değere dönüşecektir. Türkiye’nin enerji sorunlarının çözümü sadece bir tek yöntemle çözülemeyeceğine göre her türlü bilim ve tekniğin düşünüldüğü araştırıldığı kurumsal çalışmalarla uygun yöntemler geliştirilmeli uzun vadeli planlar uygulanmalıdır. Türkiye enerjide izleyen değil izlenen ülke olmalı ve bunun içinde önce paradigmasını değiştirmelidir.

III. EĞİTİM

Eğitim ülkelerin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlayan insan gücünü üreten araç olarak geleceğe yönelik en önemli yatırımdır. Günümüz dünyasında anlaşılmıştır ki, geleceği kurtarmanın ve başarının en önemli kriteri insana yapılan yatırımdır. Kaliteli eğitim görmüş nitelikli bireyler kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişimin en güçlü lokomotifini oluşturur, geleceğin dünyasını belirler. İşte bu nedenle nitelikli eğitim, para ve diğer her şeyden daha önemlidir.

Ne Yapmalı?

Hiçbir eğitim sistemi, eğitime motive olmamış öğrencinin eğitim sürecinden hedeflenen faydayı elde edemez. Hareket ve aksiyona etki eden motivasyon duygusunun sağlanması için uygun atmosferin oluşturulması gerekir. Eğitim sistemi her şeyden önce öğrencisine merak etmeyi, sorgulamayı ve düşünmeyi öğretmelidir. Öğrenci ile iletişim kuran, fizyolojik ve kültürel farklılıkları dikkate alan, bilginin ne işine yarayacağını öğreten eğitim programlarından beklenen fayda elde edilecektir. Öğretmen, öğrencinin yetişme çağında aileden daha etkin rol oynamakta anne ve baba gibi öğrencinin idolü olabilmektedir.

Bu nedenle öğretmenin öğrenciye yaklaşımı öğrenciye direkt tesir etmekte, derse motivasyonu artan öğrencinin öğrenimi doğrudan etkilenmektedir. Bu bakımdan öğretmen öğrenci ilişkisi çok önemlidir ve bunun için de öğrencilerini önemseyen, tutarlı, sakin, telaşsız, önyargısız, eşitlikçi ve her sorularını cevaplayabilen bir öğretmenin öğrencisineönemsendiğini ve güvendiğini hissettirmesi ile öğrencide oluşan güven ve inanç duygusu öğretmen öğrenci ilişkisini olumlu yönde geliştirecektir. Bu sayede öğrenci üzerindeki olumsuz aile, okul ve çevre faktörleri öğretmen desteğiyle azalacak öğrenci derslerine daha fazla yoğunlaşacaktır. Eğitim sürecinin en önemli faktörü olan nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesi eğitim sisteminin öncelikli hedefi olmalıdır.

Nitelikli öğretmen, bildiklerini öğrenciye aktarabilen, kendisini yenileyebilen sınıf ve okul yönetiminde başarılı öğretim elemanlarıdır. Eğitim sisteminden iş hayatının beklentilerini karşılayacak düzeyde sonuçların alınmasıyla öğretmen niteliği arzu edilen seviyede olacaktır. Eğitimde Toplam Kalite Yöntemlerinin tüm eğitim kurumlarına yayılması ve uygulamanın titizlikle takibi ile sistem içerisinde bireysel hatadan kaynaklanan sorunlar ortadan kalkacak eğitim kademelerinde yeknesaklık sağlanacaktır. Eğitimde kalite; bilgi, kabiliyet ve beceri ile yenilikleri izleyebilme yeteneğinin geliştirilmesidir. Eğitim araçlarının, sosyal ve kültürel faaliyetlerin zenginleştirilmesi ile okul ve sektörel işbirliğinin sağlanmasıyla eğitim kalitesi gelişecektir.

Okulların katma değer üreterek imkânlarını geliştirmesine olanak sağlanmalıdır. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, genel ortaöğretim kavramı kademeli olarak kaldırılıp, ortaöğretim kurumlarının istihdama dayalı mesleki öğrenime yöneltilmesi ile hem ara eleman üretiminde kalite sağlanacak hem de zorunlu eğitim sonucunda her birey meslek sahibi olacak ayrıca ortaöğretimden itibaren üretilen katma değer eğitim imkânlarını geliştirecektir. Eğitim sürecinde en etkili yöntem uygulamalı eğitimdir, uygulamanın üretime yönelik olmasıyla teorik bilgi pratikle pekişecek toplumsal ve sektörel beklentilere hazır mezunlar verilecektir. Okulların üretime katılması serbest piyasa imkânlarını daraltmayacak aksine genişletecek ve kalite getirecektir; çünküsektörel gelişimler iş hacmini büyütür. Okul öncesi eğitim ve ilköğretimden başlayarak okumayı sevdirmek, uygulamalı ve görsel eğitim programları, ortaöğretimde üretime ve üniversitelerde üretim ve proje geliştirmeye yönelik olmasıyla ülkemiz bilgi ve teknoloji üreten ve pazarlayan ülke konumuna gelecektir. Yükseköğretim kurumlarının markalaşması yeniden özerk kurumlar haline getirilmesi özgür düşünce ortamı teşvik edilerek sağlanacaktır. Okul ve üniversite yerleşkeleri sosyal ve kültürel yaşam alanı haline getirilmeli, akademisyen ve öğrencilerin ortak yaşamın paydaları olarak kaynaşması sağlanmalıdır. Mezuniyet sonrası destek eğitimleri ile mezunların üniversite ilintileri devamlılık kazanacak, üniversite sanayi işbirliğinin geliştirilmesinde önemli katkı sağlayacak; ayrıca ülke ve yerel sorunlara yönelik çözüm projelerinin teşvik edilmesi ile üniversiteler toplumsal yaşamda etkinleşecek, toplum bilincini bilimsel sosyal ve kültürel katkıyla zenginleştirecektir. Üniversite sanayi işbirliği ile ortak Ar-Ge programları devlet politikaları ile desteklenmeli bilim ve teknolojinin gelişmesinde bu işbirliğinin önemi göz ardı edilmemelidir. Modernleşme toplum bilincinin gelişmesi ile sağlanacaktır. Düşünce ve ifade özgürlüğü, akıl ve bilime duyulan inanç, bireyin önemsenmesi toplumsal aydınlanmanın tezahürüdür. Modernleşme yabancı sermayeyle değil bilim ve teknoloji üreterek gerçekleşecektir.

SONUÇ

Ancak bu temel sorunların çözümlenmesiyle diğer meselelerin çözümlerinin kolaylaşacağı, kendiliğinden yoluna gireceği düşünülmektedir. Örneğin terör sorununun çözümlenmesi göç olgusunun çözümlenmesini; akabinde de işsizlik sorunları azalmasını, gelir dağılımında iyileşme olmasını sağlayacak. Ayrıca halkın mantalitesi değişecek, eğitimde aşama kaydedilecek. Sonuç olarak nitelikli toplumsal gelişime önayak olurken, bilinçli toplum anlayışı her kademede yönetim ve hukuk sistemine yansıyacaktır.

 Bunların çözümünün kaynakları ise terör, enerji sorunları ve eğitimde yaşanan dönüşüm adı altında lanse edilip yapboz tahtasına çevrilen ülkenin maddi kaynaklarının ve genç dimağlarının heder olması ve kaynakların heba olmasının önüne geçilmelidir…

Ülkemiz sorunlarının birbirini tetikleyen özellikleri birbirini çözen sinerjik bir açılıma dönüştürülebilir. Değişim ve dönüşümler mutlak dirençle karşılanır, statükocu anlayış her zaman mevcut döngüyü sürdürmekten yanadır. Ancak bu durum kamu yönetiminde nitelikli uzman kadroların değerlendirilmesi ve sahip çıkılması ile aşılabilir. Demokratik, sosyal ve hukuk sistemiyle yönetilen bir devletin vatandaşlarının en güvendiği kurum yıllardır silahlı kuvvetler oluyor ve devleti yönetenlerle diğer kurumlar bundan kendilerine bir pay çıkartamıyorsa, o zaman mantalite değişikliğine ihtiyaç var demektir. Kamu vicdanında, yönetenler sadece yaptıklarından değil yapmadıklarından da sorumlu olmalıdır. Türkiye küresel güçlerin dayatmalarından ve çıkar çevrelerinin yönlendirmelerinden sıyrılarak kendi dinamikleriyle ulusal yönetim modelleri geliştirecek iradeyi gösterdiğinde müreffeh devletlerarasında olması gereken yerde olacaktır.

Türkiye içinde bulunduğu sorunlardan kurtulacak potansiyele ve kaynaklara sahiptir. Küreselleşme adına birtakım iç ve dış dayatmalarla Türkiye’nin yönünün değiştirilmesi çabalarına prim vermeksizin ama demokratik, sosyal ve hukuk devleti nizamı öncülüğünde ulusal kaynaklarımızın optimum kullanımıyla, ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine ulaşacaktır.

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik