Yeni Türkiye‘nin Önündeki Tehditler

Yeni Türkiye’nin Önündeki Tehditler Hilmi DAŞDEMİR Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen halk oylaması ile çok önemli bir karar verdi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiş oldu. Aslına bakarsanız Rahmetli Turgut Özal ve sonrasında da Süleyman Demirel zamanında da gündeme getirilen “Başkanlık Sistemi’’ şu an Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan döneminde daha fazla konuşulmaya başlanmıştı. 2007 yılında “Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin’’ çıkışı ile de süreç başladı. Üstelik tüm engellemelere rağmen, önce 367 gibi izahı mümkün olmayan bir uygulama icat ettiler. 367 kuralının aşılması sonucu Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi. 10 Ağustos 2014 tarihinde cumhurbaşkanını Türk milletinin seçecek olması ve üstelik bu seçilecek en kuvvetli adayın Recep Tayyip Erdoğan olması birtakım çevreleri oldukça endişelendirmekteydi. Üstelik Recep Tayyip Erdoğan’ı tam anlayamamışlardı. Hiç beklemedikleri halde “one minute” gibi çıkışlar yapıyor, Suriye’de kimse Esad rejimine karşı tepki göstermezken en sert tepkileri gösteriyor, Filistin halkının yanında oluyor, İsrail’e de sert eleştirilerde bulunuyordu. Bunlar da yetmiyor Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı esnasında gözlerinin içine baka baka “Dünya 5’ten büyüktür.’’ diyordu. Dünyanın egemen güçleri tabir caiz ise Erdoğan’sız bir Türkiye ve AK Parti hayali ile Erdoğan’ı yıpratmak için var güçleri ile çalışmaya başladılar. Daha önce birkaç kez deneseler de harekete geçiremedikleri halkı hemen öncesinde, gece 22.00’den sonra alkol satışını yasaklayan kararın alınmasından sonra yaşam tarzlarına ilişkin bir tehdit algısı hisseden halk bir grup öğrencinin “Gezi Parkına alışveriş merkezi yapılacak.’’ söylemi üzerine eyleme başladı ve sosyal medya üzerinden eylemi organize etti. Birden bire hızla yayılan eylem FETÖ’cü zabıtaların ve polislerin de katkısı ile ülke geneline yayıldı. Sonrasında da yurt dışından o zaman Başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın gelip olaya müdahale etmesi ile olaylar bitti. Recep Tayyip Erdoğan, o zamanlar şimdiden bakılınca farklı bir ajandası olma ihtimali yüksek vekâlet eden şahıstan daha net ve gerektiği ölçüde sert durarak kararlılığını ortaya koydu. Bir ikincisi ise içlerinde PKK, DHKP-C gibi örgütlerin de olduğu eylemlerde Türk bayrağını da kullanan eylemcilerin elinden Türk bayrağını kurtararak illerde mitingler düzenledi ve “Herkes Türk bayrağı ile gelsin. Evinize, balkonunuza bayrak asın’’ çağrısında bulundu. Bu çağrı ile eylemcilerin bayrak suistimali de bitirilmiş oldu. Gezi eylemlerinde istediklerini bulamayan çevreler ki bunun en başında o zamanlar kendini açık etmeyen taşeron örgüt FETÖ gelmektedir. Daha sonra Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı iken, alınan dershanelerin kapatılması kararı ile beş bakana ve aslında Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik operasyonu başlattılar. 17-25 kalkışması olarak tarihe geçecek olan bu olaylar yine Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik dehası ve kendinden emin dik duruşu ile engellendi. Daha sonraki süreçte de özellikle sosyal medya üzerinden ve bazı haberler ile yurt içi ve yurt dışında Türkiye aleyhinde dezenformasyonları yoğun bir şekilde devam ettirdiler. İlk amaçları olan yerel seçimlerde, Türk milleti AK Parti tarafından ömrünü doldurmuş belediye başkanlarını bile Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırına seçti. Daha oyun bitmemişti, başlattıkları süreçteki temel amaçları Türk milletinin Recep Tayyip Erdoğan’ı seçtirmemesi idi. Çünkü seçilirse liderliği perçinlenecekti. Nitekim seçildi ve liderliği perçinlendi. 7 Haziran seçim sürecinde seçmenin taleplerini dikkate almayan bir kampanya yürütülmesi ve geçmiş başarılı icraatların yeterince dillendirilmemesinin de etkisi ile de AK Parti tek başına hükümet kuramayacak bir oy olarak % 41 oy aldı. Ancak, diğer partilerin de hükümet kuramayacakları bir aritmetik ortaya çıkmıştı ve MHP ve HDP’nin birlikte olması gerekiyordu. Nitekim MHP Genel Başkanı 3. parti olmasına rağmen kendisine teklif edilen başbakanlık teklifini reddetti. Hükümet kurulamaması üzerine bir taraftan PKK, diğer taraftan DAEŞ olmak üzere yoğun bir şekilde terör eylemlerine başladılar. Uluslararası camia ve içerden onların teklifini doğru bulan çevreler AK Parti ve CHP’nin koalisyon hükümeti kurmasını istiyorlardı. Ancak, kurulamadı. Bunun üzerine kabine içerisinde MHP’de Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ve BBP eski Genel Başkanı Yalçın Topçu da kabinede yer aldı ve % 49 ile AK Parti tek başına iktidar oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın defalarca uyarısına rağmen FETÖ ile etkin bir mücadele yapılamadı. Yüksek Askeri Şura yaklaşırken tasfiye olmadan harekete geçmek isteyen FETÖ mensupları patronlarının da desteği ile 15 Temmuz akşamı harekete geçtiler. İlk önce bir anlam veremediğimiz hadisenin daha sonra darbe ve işgal girişimi olduğunu anladık, teyit ettik. Bazılarımız hemen meydanlara inme kararı alırken bazılarımız da o gece Başkomutanlığını da gördüğümüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile meydanlara ve diğer stratejik yerlere gittik. Siyasetçiler de Türk milleti de üstüne düşeni yaptı ve işgal girişimi püskürtüldü. Meseleyi bu kadar ayrıntılı neden özetledim diye merak edebilirsiniz. Geçmişteki bu olayların hepsi aslında 16 Nisan ve sonrası için belirleyici, geleceğimize ışık tutucu özelliği var. Bu olayların ışığında geleceğimizi inşa edebiliriz. FETÖ, PKK ve onlar ile iş tutanlar, hatta mücadelede naiflik gösterenler temizlenmez ise ‘Yeni Türkiye’ sevdasının içi doldurulamaz. Geçmişte üniversiteleri FETÖ’ye peşkeş çeken rektörler ve diğer yöneticileri tutuklanmamışlar ise ve bunları birtakım siyasetçiler koruyor ise yine FETÖ artıkları temizlenemez ve yeni Türkiye hayali boş hayal olarak kalır. Yeni Türkiye önündeki tehditler mutlaka eksik kalacaktır ama yine de size sıralayayım:
1. Öncelikle tüm FETÖ ile ilişkili devlet içerisindeki kadrolar temizlenmelidir. Bunlar içerisinde en temel kanıt olarak ByLock bile kullanmayan “kripto’’ adamlarının olduğu unutulmamalıdır.
2. Siyaset içerisinde FETÖ ile ortaklık yapmış olanlar, üst düzey FETÖ’cüleri aklamak için büyük çaba gösterenlerden hesap sorulmalı, ilişkileri var ise tutuklanmalıdır.
3. Üst düzey bürokrasideki “kripto’’ FETÖ’cülerin yerini koruduğu bir ortamda sadece Asya Bank kullananlar var ise bunlar serbest bırakılmalıdır.
4. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya gibi ülkelere “iltica’’ etmiş olan FETÖ mensupları ve onlarla iş birliği yapan bazı vatan hainleri vatandaşlıktan çıkarılmalıdır.
5. Toplumun tüm kesimlerini kapsayacak, toplumsal barışı güçlendirecek ve ortak hedef etrafında bizleri buluşturacak çalışmalara ehemmiyet verilmelidir.
6. Ekonomik kırılganlıkları ortadan kaldıracak çalışmalara yoğunluk verilmelidir.
7. Cari açığın en büyük sebebi olan enerjide alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışmalar yapılmalı, jeotermal, rüzgâr ve güneş enerjisinin yoğunluğu artırılmalı, yüksek teknoloji ürünü yerli panellerin üretimine ağırlık verilmelidir.
8. Ülkemizin iç ve dış tehditlere karşı savunmasını sağlamak üzere yerli ve milli savunma sanayi için çalışmalara hız kesmeden devam edilmelidir.
9. Eğitim konusunda çok büyük eksiklerimiz var. Bu eksiklikleri ortadan kaldıracak olan eğitimcilerimize “ruh’’ verecek yaptıkları işin bilincinde olarak eğitimciliğin ancak bir “ideal” ve “vizyon’’ işi olduğunu benimsetecek çalışmalar yapılmalıdır.
10. Yüksek teknolojiye yatırım yaparak teknolojik alandaki eksikliklerimizin giderilmesi sağlanmalı. Teknoloji ihraç eden bir ülke konumuna gelmemiz için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
11. Türk milletinin ortak hedefe bakması 2023, 2071 hedeflerinin benimsenmesi, tarihi ve kültürel değerlerimiz üzerine çalışmaların yoğunlaşması ve bu çalışmalar ile toplumsal “aidiyet’’in pekişmesi sağlanmalıdır.
12. Toplumsal olarak “risk’’ alanı oluşturabilecek kesimlerin tespit edilerek bu kesimler üzerine çalışmalar yapılmalıdır.

Yukarıda saydıklarımda mutlaka eksiklikler kalmıştır. Ancak, genel olarak yazmaya çalıştım. Bu ülke sadece bizim ve çocuklarımızın değil aynı zamanda tüm Türk-İslam camiasınındır. Hatta tüm mazlum halklara “umut’’ olmuş bir ülkedir bu ülke, neden derseniz başka bir ülkenin lideri var mıdır? “Dünya 5’ten büyüktür.’’ diyebilen, elbette yoktur. Bunu bir söylemden ileriye götürmek yanı başımızda bize rağmen operasyon yapanlara müsaade etmemek için güçlü olmamız gerekir. Her şeyden önce kendimizin neyi yapıp neyi yapamayacağımızı tespit ederek eksiklerimizi gidermemiz gerekir. Unutmamız gereken ise “kendimizi değiştirirsek; dünyayı değiştiriz.’’

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik