Devlet Milli Olurken, Bir Evet Ki Bin Hayırdan Hayırlıdır

Türkiye Cumhuriyetinin Yeni Anayasası, Millet Meclisi’nin gürültülü, küfürlü, kavgalı, saksı fırlatmalı, ayak ısırmalı, burun kırmalı ve meclis kürsüsüne kendini kelepçelemeli gibi yoğun eylem trafiğinden gerekli oy çokluğunu alarak sağ ve selametli bir şekilde çıkabilmiştir. İtiraf etmek gerekir ki, yeni anayasa çalışmalarını baltalamak, sabote etmek, meclisi kilitlemek ve milletin önüne gidecek bir anayasayı çıkartamaz hale getirmek isteyen bir kısım muhalefet akıl ve izan sınırlarını zorlayan bir çaba ve teşebbüse girişmiştir.

Metin dikkatlice ve önyargısız bir bakışla okunduğunda yeni Cumhurbaşkanlığı sistemininbugünkü parlamenter sistemin birçok çıkmazlarını tamir ettiğini, sistemi yavaşlatankurumlara patinaj yaptıran yanlarına neşter vurduğunu, daha hızlı işleyen organlarıyla daha uyumlu çalışan ve istikrarı temin eden güçlü hükümetlerin öne çıkmasını amaçladığını açıkça görebiliriz.

Yeni Anayasa; sadece bağımsız değil, aynı zamanda tarafsız bir yargıyı vaat ediyor, milletvekili sayısını 550'den 600'e çıkararak milletimize daha geniş tabanlı bir temsil imkânı sunuyor,seçilme yaşını 25'ten 18'e indirerek gençlerimize duyduğumuz güveni kurumsallaştırıyor.TBMM seçimlerinin 5 yılda bir Cumhurbaşkanı seçimi ile aynı gün yapılarak, yasama ve yürütme erkinin aynı zamanda işe başlamasını, aynı zamanda da millete hesap vermesini güvence altına alıp, siyasal istikrarla birlikte ekonomik istikrarı da amaçlıyor.

Yeni Anayasa; TBMM' ye "kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek, milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, TBMM üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek, anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek" gibi önemli görev ve yetkileri vererek Meclisin sistem içindeki etkinliğini pekiştiriyor.

Yeni Anayasa; TBMM’ ye, Meclis Araştırması, Genel Görüşme, Meclis Soruşturması ve Yazılı Soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisi sunuyor. Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişkisini kesmesini öngören sistemi değiştirerek, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı seçilmelerinden sonra Başbakanlarla yaşanan ve gelecekte ortaya çıkma ihtimali bulunan muhtemel krizleri bertaraf ediyor, "Devlet Başkanı" sıfatına haiz Cumhurbaşkanını yürütmenin başı yaparak, devletin süratli çalışmasını sağlama alıyor.
 
Yeni Anayasa; suç işlemesi halinde Cumhurbaşkanı hakkında, TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılıp hesap sormayı mümkün kılıyor, Cumhurbaşkanı yardımcılığını başbakanlık yerine ikame ederek bugünkü ikili ve çatışmaya açık çift başlı sistemin mahsurlu yapısını tamir ediyor, geçmişte Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan yönetim çatışmasını ortadan kaldırıyor, TBMM’ ye üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar yetkisi tanıyarak milli iradeyi tahkim ediyor.

Yeni Anayasa, Cumhurbaşkanına; tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinin yanı sıra savaş, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi, seferberlik, ayaklanma, vatan veya cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın, ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması; anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortaya çıkması; şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması gibi önemli hallerde yurdun tamamında veya bir bölgesinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edebilme yetkisi tanıyarak, devlet başkanına yürütmenin başı sıfatıyla Cumhurbaşkanına önemli olaylara müdahale etme şansı veriyor.

Yeni Anayasa; diğer zamanlarda değil, sadece savaş zamanlarında asker kişilerin görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara bakmak üzere askeri mahkemelerin kurulabileceğini vaz ederek yargıda birliği güvence altına alıyor. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısını daha çoğulcu hale getirip, aynı zamanda yürütme erkiyle daha uyumlu çalışmasını temin ediyor.

Yukarıda özetlenen milletin yeni Anayasasını kimler milletten kaçırır? Kimler milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yeni bir anayasa yapma konusunda ehil, yeterli ve yetkin görmez? Bizce bu kritik soruların cevabı verilmeden, Cumhurbaşkanı’nın onayladığı, 16 Nisan 2017 tarihinde de halk oylamasına sunulacak yeni anayasanın ehemmiyet derecesi yeterince anlaşılamaz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 93 yıllık tarihinin 65 yılını darbe anayasaları ile geçirmiştir. Vakti geldiğinde askerleri “göreve” çağıranlar, meşru ve demokratik yollarla seçilmiş hükümetleri devirenler, darbe sonrası askerler tarafından yapılan anayasaları demokratik bulanlar, bu anayasalarda millete verilen bir yudum özgürlüğü “ama”, “ancak”, “fakat” gibi geri dönüşlü ifadelerle geri alanlar,  milletten ümidini kesenler, “sandık her şey demek değil” diyenler, bu milletin asil ve şerefli evlatlarına bidon kafalı, göbeğini kaşıyan yakıştırması yapanlar, umudunu sadece darbe sonrası altın tepside sunulacak düzenlere ve ara rejimlere bağlayanlar, milletin geçmişini yok sayanlar, geleceğinde yer almayanlar, varlık ve geleceklerini dahili ve harici bedhahların varlık ve geleceğine tevdi edenler, terör örgütleriyle gizli iş tutanlar, bu milletin bayrağıyla, ezanıyla, salasıyla sorunu olanlar, bu ülkede taş üstüne taş koymayanlar, dikili bir ağacı olmayanlar, Türkiye’nin yüzyıllık devasa projelerini fuzulibulanlar, memleketin yiğit evlatları 15 Temmuz gecesi tankların altında can verirken bankalara, marketlere koşanlar, bir fakiri doyuramayanlar, bir garibi kucaklayamayanlar, bir miskine kol kanat geremeyenler, milletin emeğiyle milletin sırtında parazit yaşayanlar, aklını haçlı zihniyetli devletlere kiralayanlar, milletin gönlüne giremeyenler,  şehit ailelerinin aklında kötü iz bırakanlar, duygularına fitne fesat karıştıranlar, sabahtan akşama ecdada küfredenler, akşamdan sabaha darbe planlayanlar, milletin iradesine ayar vermeye çalışanlarevet bütün bunları yapanlar,bu milletin, kendisine, özüne, fıtratına uygun bir anayasa yapmasını var güçleriyle engellemeye çalışıyorlar.

Bundan yüzyıl önce Osmanlı Cihan Devletini içerden ve dışardan elbirliğiyle yıkanlar, devleti milletten ayıranlar, aydını halktan koparanlar, gönül coğrafyamıza sınır çizenler, aklımıza kelepçe takanlar, tarihimize yalan dizenler, dostlarımızı düşman belletenler, düşmanlarımızı masum gösterenler, bize sevdiklerimizi unutturanlar, cellatlarımıza hayran ettirenler, mana dünyamıza beton dökenler, geçmişimize kast edenler, geleceğimize göz dikenler bugün de karşımıza “Büyük Şeytan’ın organizatörlüğü ve şefliğinde bir blok halinde çıkmış durumdalar’’.

“Haçlı Orkestrasında” Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, Yunanistan, İsrail, Rusya, İran, Haşdi Şabi, PKK, PYD, YPG, FETÖ, NATO, DAEŞ, DHKP-C ve CHDP var. Osmanlı Cihan Devletini en zor zamanlarında otuz üç yıl boyunca ayakta tutmuş Sultan Abdülhamit Han’ı tahtan indirenler, Cumhuriyet tarihinin en büyük kalkınma hamlesini başlatmış Adnan Menderesi darağacına gönderenler, Türkiye’nin belini büken terör belasını çözmek azmindeki Turgut Özal’ı zehirleyenler, Türkiye’nin ağır sanayi hamlesini gerçekleştirmek ve ümmetin geneline yayılmış sömürü çarkını bozmaya çalışan Necmettin Erbakan’ı siyaset dışı edenler,  ülkenin her hayırlı işine koşan, milletin dostlarına dost, düşmanlarına düşman olan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu şehit edenler bugün deağızlarıyla, nefesleriyle, sesleriyle, gürültüleriyle, terör örgütleriyle, medyalarıyla, yazarlarıyla, çizerleriyle, siyasetçileriyle, dağdakileriyle, bağdakileriyle, kadını ile erkeği ile içerideki ile dışarıdaki ile, elinde silah tutanı ile elinde kalem tutanı ile, canlı bombacısı ile cansız bombacısı ile Allah’ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar. “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar, İnkâr edenler istemese de Allah mutlaka nurunu tamamlayacaktır” (Tevbe, 32) ilahi fermanı gökten yere inmiş, mazlumların hamisi ve koruyucusu olan bu aziz milletin kaderi ve geleceği Cenabı Hakk’ın El Hafiz, El Settar, El Fettah ismi mübareklerine tevdi edilmiştir.

Bu süreçte öfkemiz bizi adaletsizliğe ve doğru bir işi yanlış yapmaya sevketmemelidir. Akla, sabra, yardımlaşmaya, konuşmaya, ikna etmeye, anlatmaya, izah etmeye, sabırla dinlemeye her zamanınkinden daha muhtacız. Birlik ve beraberliğimize zarar verecek her türlü tutum söz, eylem ve provokasyondan uzak durmalı, hukuki bir süreç olan anayasayı yine hukuk içinde kalarak ve çok çalışarak milletin teveccühüne arz etmeliyiz.

Darbe anayasasından sivil anayasaya, zilletin anayasasından milletin anayasasına, patinaj yapan devletten atılım yapan devlete, savunma hattındaki devletten hücum hattındaki devlete doğru yol almak vaktidir. Yüzyıldan beri ismi bizim, ancak kalıbı ve ruhu başkalarının olan bu devleti yeniden Milli Devlet yapmanın ve tapusunu millete teslim etmenin vakti gelmiştir.

Devletin tapusu anayasadır. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile millet devletine yeniden kavuşacaktır. Ordusu, yargısı, emniyeti, eğitim sistemi, istihbaratı, medyası ve üniversitesi FETO ve BTÖ üzerinden NATO’ya, ABD’ye, AB’ye bağlanmış bu devleti gerçek anlamda Milli Devlet yapmanın zorunlu rüknü ile karşı karşıyayız. Müreffeh, bağımsız, kendi ayakları üzerine duran, oyun kuran, büyük, güçlü, izzetli, kuvvetli ve kudretli devleti yeniden inşa etmek zorundayız. Bu bizim varoluş gerekçemizdir.

Bu ülkenin Cumhurbaşkanı seferberlik ilan etmişken, milletin ikinci kurtuluş savaşını verdiğini anlatırken, Allah korusun “tökezlersek, geri durursak Sevr’in şartlarına geri döneriz” gerçeğini önümüze koyarken, bu ülkenin İçişleri Bakanı “bizim bildiklerimizi bilseydiniz, gece iki saat uyumayı kendinize fazla görürdünüz” derken, bugünkü Hayır da eski Hayır, Evet de eski Evet değildir. 16 Nisan 2017 tarihindeki Evetin de Hayırın da anlamı başkadır, anlamı büyüktür. Hepimiz imtihandayız. İnsanlar hür iradeleriyle tercih yaptıklarında imtihan bir anlam kazanır. Herkes yapması gerekirken yapmadığından, yapmaması gerekirken yaptıklarından, söylemesi gerekirken söylemediklerinden, söylememesi gerekirken söylediklerinden sorumludur.Mutlu son Allah’a karşı sorumlu davrananlarındır. (Kasas, 83).

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik