“BİR”LİKTE UYANIŞ!

Durum Tespiti

Güzel yurdumuz Türkiye, dünyanın en güzel coğrafi köşelerinden birisidir. Dört mevsimi bir arada yaşaması, bin bir çeşit güzelliği bağrında taşıması, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması, tarihi, doğal ve kültürel özellikleri ile göz kamaştırıcı bir diyardır Anadolu… Elbette, her güzelliğin bir bedeli vardır. Yakın uzak demeden birçok devletin gözü de hep bu güzelliklerdedir. Nitekim başımızı bir türlü selamette bırakmıyorlar. Sürekli hile, oyun ve tuzaklarla başımıza belalar sarmaya devam ediyorlar. Kısacası; su uyuyor, düşman uyumuyor.

Peki, ama bizi neden rahat bırakmıyorlar ve bizden ne istiyorlar?

Bizi rahat bırakmıyorlar; çünkü tarihsel olarak bu toprakların kendilerinin olduğunu düşünen birçok millet var. Öte yandan bu toprakların cazibesine kapılarak hasetlik yapanlar da çok. Türkiye’nin jeopolitik konumu da birçok devlet için önem arz ediyor. Müslüman ve Türk olduğumuz için kin ve düşmanlık besleyenler de mevcut. Bizden istedikleri ise bu topraklardan çekip gitmemizdir. Bu güzel vatandan Müslüman Türk izlerini kazımak en büyük idealleridir. Bu gerçeği artık açıklığıyla görmek zorundayız. Bu amaca hizmet etmek üzere finans, döviz, faiz, yabancı dil, eğitim, kültür, teknoloji, terör vb. birçok koldan saldırılarını sürdürmekteler. Ülke içindeki hain işbirlikçilerini de hep tetikte tutuyor ve fırsat kolluyorlar.

Böylesi bir ülkede derin bir tarihi geçmişe sahip olmak, Türk dünyasına ve İslâm âlemine öncülük etmek, dahası kendi ayakları üstünde durup yükselişini sürdürmek, liderlik yapmak bazı devletleri çileden çıkarmışa benziyor. Hasetlik ve düşmanlıkla yanıp tutuşan bu devletler, çoğu zaman alenen ülkemizdeki terör örgütlerini desteklemektedirler. Ekonomik tuzaklar da tüm hızıyla devam ederken bizi dışlamak ve yalnızlaştırmak istiyorlar. İçeriden ve dışarıdan üzerimize gelmeye devam ediyorlar.

Durum tespiti için daha çok söz söylenebilir. Durum aşağı yukarı bellidir:  Türkiye’de adı konulmamış örtülü bir savaş havası sürdürülürken etrafımızı da ateş çemberi ile sarmaya çalışmaktadırlar. Bizi; terörle, dövizle, tefrikayla vurmak ve meşgul etmek istiyorlar. Bu uğurda her yolu kullanıyorlar ve bizi birbirimize düşürmek istiyorlar. Hâl böyleyken bize düşen nedir? Bu kuşatmadan nasıl çıkabiliriz? Önemli olan bu sorunun doğru cevaplarını bulmak ve bir an önce harekete geçmektir.

Çare ve Çözüm

Bu topraklarda huzur ve sükûn içinde yaşamak istiyorsak, pek acil olarak yaşadığımız coğrafyanın gereğini kavramak zorundayız. Dünyanın en güzel toprağında yaşamanın sorumluluğunu üstlenmemiz gerekiyor. Bu konuda eminim herkesin bir düşüncesi vardır. Herkes düşüncelerini paylaşmalı veya uygun gördüğü düşüncelere destek olmalıdır. Bu topraklar hiçbir ayrım yapmadan hepimizindir. Bu bilinç ve sorumlulukla bendeniz kendi çare ve çözümlerimi aşağıya alıyorum.
Her şeyden önce “bir”likte birleşmeliyiz. Evrende tek ve bir olan yegâne güç Yüce Allah(C.C.)’tır. Öncelikle kendimizi bilmek zorundayız. Nitekim kendini bilen, sahibini de bilir ve O’na yönelir. Her şeyin tek sahibi olan Yüce Mevla’mız, insanı en güzel şekilde yaratmış, ona akıl vermiş, nimetlerle dolu bir hayat bahşetmiş. İnsanlar için eşler yaratmış, yeryüzünü türlü türlü nimetlerle donatmış. Verdiği akıl ve izanla nasıl yaşayacağımızı da bize bırakmış. Dünyada iyilikler ve kötülükler; güzellikler ve çirkinlikler; doğrular ve da yanlışlar; yararlı ve zararlı iç içe… Hayatsa, seçimlerden ibarettir. Yaptığımız seçimler ise, her iki cihandaki akıbetimizi belirliyor. “Toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın!”ilahi emrince ve “Allah indinde üstünlük takvadadır”  düsturunca Rabbimizin emir ve yasaklarında bir olmalı ve bu “bir”liktebirleşmeliyiz.

Tefrikadan uzak durmalıyız.Bu topraklardaki en zayıf noktalarımızdan birisi iç çekişme ve çatışmalardır. Ayrışan değil, birleştiren değerleri esas almak zorundayız. İslâm kardeşliği ile dil, kültür ve vatan birliği bizleri bir arada tutan en önemli değerlerimizdir. Gönüllerimiz birleşirse, zihnimiz de birleşir. Bilelim ki en büyük düşmanımız tefrikadır. Millî şairimiz Mehmet ÂkifERSOY’un dizeleri kulaklara küpe olsun!

“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
  Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”

İthal düşünce ve kavramlara çok dikkat etmeliyiz.Bu topraklarda yaşayan bizler, ecdadımızdan aldığımız ilham ve mirasla ortak yaşama tecrübesini gayet iyi biliriz. Tarihte hiçbir dinle bir problemimiz olmamış; etnikçilik ve ırkçılık ise, aziz Türk milletince hiçbir dönemde benimsenmemiştir. Birilerinin ısrarla bir çözümmüş gibi dayattıkları “çok kültürlülük, çok dillilik, ötekileştirme, özgürleşme, demokratikleşme, barışvb.” kavramlar, Batı toplumlarından ithal edilen postmodernist(!) illetlerdir. Kendileri hiçbir yabancıya ve farklı dine tahammül edemeyenler, neden ısrarla bize ayrışmayı ve farklılaşmayı dayatıyorlar! Acaba neden?

Millî duygu ve millîruh, gerçek gücümüzdür.Millî duygu ve millî ruh, millî kimliği oluşturur. İnsanları kuru bir kalabalık olmaktan çıkarıp aralarında ortak duygu, düşünce ve gönül birliği oluşturan kimlik “millî kimlik”tir.“Millî kimlik”; bakış, duyuş, düşünüş, algılayış, zevk gibi ortak değerleri paylaşan; dine, tarihe, vatana,  dile, gelenek ve göreneklere dayalı olarak asırlar içinde oluşmuş millî bağların bütünüdür. Bu bağlardan birkaçının eksik veya farklı olması bu ortaklığı engellemez. Ortak özelliklere sahip olmak, kendini ait ve mensup hissetmek, bireye hem öz güven verir hem de millettaşları için sıcak duygular oluşturur.Millî ruh yoksa bir arada yaşamak da zorlaşır.

Milliyetçilik anlayışımızİslâm’la sınırlıdır.Türkiye’de “milliyet” ve “milliyetçilik” kavramları, genel olarak “ırkçılık, şovenizm ve asabiyet” duygularından arınmış; ortak kültürel ögelere dayanan bir üst birliktelik ifadesi olarak algılanmaktadır. Ancak, bazı mihraklar, ısrarla bu kavramlara olumsuz yaklaşarak “ırkçılık, şovenizm ve asabiyet” anlamlarını yüklemektedirler. Oysa“milliyet” ve “milliyetçilik” kavramları, bugünün şartlarında asla ırkî ve kavmî asabiyeti ifade etmemektedir. Asırlarca her soy, din ve mezhepten insanı bağrına basan bir ecdadın ve yüksek bir medeniyetin varisleri olarak insanları ayırmak, dışlamak bizim zihinlerimizde asla yer bulamaz. Dışarıdan ısrarla zerk edilen bu “etnikçilik” aşısının tutma şansı hiç yoktur. Çünkümilliyetperverliğimizin sınırlarını inancımız belirler.

Türk milleti bir bütündür. Tarihin hiçbir döneminde insan ayrımı yapmamış bir millet tecrübesine ve herkesi adilce kucaklamış bir devlet geleneğine sahip Yüce Türk milleti, ortak değerlerle asırlarca yoğrulmuş, aynı kültürel zeminde birleşmiş yüce milletimizin ortak adıdır. “Türk” kavramının etnik kökenin çok üstünde birtakım değerleri de ifade ettiği sosyolojik bir gerçekliktir. Nitekim Anadolu insanının zihninde “Türk” kavramı, “Müslüman”la eşdeğerdir. Halk, birisinden söz ederken hâlen “Türk mü Gâvur mu?” diye sorar. Avrupa’da da Türk kavramı Müslümanla eşdeğerdir. Görüldüğü gibi,  “Türk” kavramı, sosyolojik ve tarihen etnik kökenden çok daha kapsamlı ve derin bir anlam alanına sahiptir.

Milattan önceye ait tarihî geçmişi, kıtalara sığmayan adil ve insanca yönetim anlayışı, zalimlerin korkulu rüyası, mazlum bütün (Müslim/Gayrimüslim) insanların hamisi, Yüce dinimiz İslâm’ın bayraktarı milletimize çok basit sebepler ve dış kışkırtmalarla düşman olmak ve böylelikle “Türk” adını yıpratmaya çalışmak en basit ifadesiyle kendini bilmezliktir. “Türk” kavramına dar bir etnik anlamı yüklemek, tarihin kısacık bir dönemine münhasır kılmak, dış düşmanlarımızın ekmeğine yağ hatta bal da sürmektedir. Çünkü Anadolu’dan İslam’ı kazımak isteyenler, en büyük engel olarak Türk milletini görmektedir.

Değerlerimizin değerini bilelim!Ahiliğin yazılı kaynaklarından olan “Fütüvvetnâmeler”de Türklerin ahlâkî değerleri şöyle sıralanmıştır: “Doğruluk, cömertlik, dostluk, sadakat, kanaat, takva, tefekkür, vefa, ilim, amel, sabır, ihlâs, sır saklamak, yalan söylememek, zina yapmamak, hırsızlık etmemek, hocalara ve büyüklere saygı göstermek, insaf etmek, ayıbı örtmek, çiğ söz söylememek, kötü söze cevap vermemek, herkese iyilik yapmak, misafiri sevmek, din farkı gözetmeden bütün insanları sevmek, herkesi bir görüp kendini herkesten aşağı görmek.”

Arap yazarlarından Cahiz, “Türklerin Faziletleri” adlı kitabında Türklerin erdemlerini şöyle sıralar: “Türk, vatanını sever, harp sanatında ustadır; şerefli, faziletli, dindar ve yabancıya saygılıdır. Devlet kurucudur, savaş dışında hile ve hud'a bilmez, sözüne sadık, vefalı, insaflı, anlayışlı, vakur, edepli, cesaretli, savaşta usta, savaştan kaçmaz, namuslu, adam kandırmaz...”

Gelecek nesilleridüşünmeliyiz. İdeal insan yetiştiremeyen toplumlar iktisaden ilerleseler dahi ayakta kalamazlar. Bütün yatırımlar içinde en kıymetli olanı insana yapılan yatırımdır. Okuyan, araştıran, değer veren, düşünen, iletişim kuran ve çok çalışan nesiller tek kurtuluş reçetemizdir. Bireyi ve toplumu eğitmeden kalkınmak da mümkün değildir. Aziz milletimize ve bütün insanlığa ışık tutacak, huzur ve barış getirecek yeni bir medeniyetin güneşi, bu milletten doğmalıdır! Yatırımların en değerlisi, gelecek nesiller için yapılan yatırımlardır.

Yerli ve millî bir ekonomi gerekiyor. Bu topraklarda rahat ve huzur içinde yaşamak istiyorsak, mutlaka yerli ve millî sanayimizin kurulması şarttır. Yerli üretim ve yerli tüketim esas olmalı; dışa bağımlılık en aza indirilmelidir. Bir yandan tasarruf anlayışı ve iş ahlâkı üzerinde özellikle durulmalıdır. Nitelikli bir iş gücü, iş ahlâkıyla donatılırsa, ekonomimiz zirveye çıkabilir. İster özel hayatta isterse, iş hayatında tarihimizden süzülerek gelen değerler, temel ilkelerimiz olmalı; topyekûn üretime odaklanmalıyız.

Birbirimizi çok sevelim.Bizler, “Yaratan’dan ötürü yaratılanı seven” bir anlayışla; bütün insanları karşılıksız severiz. Türkiye’de yaşayan herkes, öz kardeşimizdir. Dünya birleşmeye giderken bizi bölmek isteyenleri teşhis etmek zorundayız. Birbirini karşılıksız ve gerçekten çok seven bir toplum, yenilmez bir güç, muazzam bir güvencedir.

Uzlaşmak, güç katar.Bireysel ve toplumsal alanda en önemli ihtiyaçlardan birisi de uzlaşma kültürüdür. Bunun sağlanması; herkesi bireysel ve toplumsal olarak huzur ve refaha ulaştıracaktır. Birbirleriyle sürekli çatışan, didişen ve hatta çarpışan kişi, aile, topluluk veya kurumlar enerjisini boşuna harcar. Böylesi bir ortamda üretim değil, tüketim söz konusu olur. Oysa hepimizin ortak ihtiyacı güven, huzur ve refah içinde yaşamaktır. Her geçen gün gelişip büyüyen Türkiye’nin en önemli gücü, toplumsal çatışma konularını çözmüş, bilinçli bir toplumdur. Kalkınmış, içeride ve dışarıda sözü geçen bir Türkiye’nin gelecekteki ufkunu “uzlaşma kültürü” üzerine bina etmesi gerekir. Uzlaşan Türkiye, bölgenin de dünyanın da liderliğine aday bir Türkiye’dir.

Ey Asil Milletim! Artık uyanalım! Dost düşman kimdir ayıralım! Demokrasi ve insan hakları yaygarasıyla, bağımsızlığımıza ve geleceğimize kastedenlere karşı uyanık olalım; içimize sokulan işbirlikçilerden hesap soralım!  Gün, birlik günüdür! Hepimiz, biriz ve kardeşiz! Hacı Bektaş’ı Veli’nin ifadesince “Bir olalım, iri olalım, diri olalım!” Tüm Türkiye sathında yaşayan aziz milletimizin fertleri olarak bizler; Vatanımıza, Milletimize, Devletimize, Bayrağımıza, Dinimize, Dilimize ve Ordumuza sahip çıktığımızı bütün insanlığa haykıralım!  Bütün milletimizi iç ve dış düşmanlara karşı uyanık olmaya ve mücadeleye davet ediyoruz. Üstün bir Türk-İslâm Medeniyetinin varisi olan bizler, ilk ve en önemli işimiz olarak değerlerimizi yeniden değerlendirip tarihimizin parlak sayfalarındaki seçkin şahsiyetleri model insanlar yaparak eğitim anlayışımızı güncellemek zorundayız. Bu konuda toplumca uzlaşma sağladıktan sonra, buna uygun insan yetiştirmek için gayret etmeliyiz.

Bizler, aynı dinin, aynı tarihin ve aynı kaderin insanları olarak bu oyunları görecek ve bozacak basirete sahibiz. Dinimize, millî yetimize, geçmişimize ve geleceğimize yönelik hain planları bozalım. Gönlümüzü, zihnimizi ve gücümüzü birleştirelim. Dış düşmanlara ve basiretsizlere fırsat vermeyelim. Gün, birlik ve kardeşlik günüdür!Gücümüzü anlamsız ve sonuçsuz tartışmalarla harcamak yerine, insanca yaşanabilir ve lider bir Türkiye için kullanalım. Gaflet uykusu pek tatlıdır ama uyanınca felaket bacayı sarmış olabilir! Şimdi, “bir”likte uyanış vaktidir!!!

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik