Türkiye’nin Bekası: Yerli ve Milli Eğitim

Eğitimden Ne Anlamalıyız?  
    
Türkiye, hızla gelişiyor ve güzelleşiyor. Ülkemiz, her bakımdan göz kamaştırıyor. Eskiler eskide kalırken yenilikler birbiri ardınca sıralanıyor. Bu durum aynı zamanda kıskançlıklara ve hasetliklere de yol açıyor. Ülkemizin güzelliklerine ve hatta bekasına kasteden saldırılar planlanıyor. İç ve dış çeteler, işbirliği yaparak huzurumuzu kaçırmak istiyorlar. Bütün bunları önlemek için kısa vadede emniyet tedbirleri alınabilir. Uzun vadede ise, Türkiye’nin bekası ve huzuru, eğitim sistemine bağlıdır.
 
Ülkemizin gerçek anlamda kalkınması ve gelişmesi, ancak milletine ve devletine bağlı nesiller yetiştirmekle mümkündür. Gerçek ilerleme, nesillerin ortak duygu ve değerlere bağlı olarak yetiştirilmesi ile mümkündür. Bütün ilerleme hareketleri, doğası gereği insan ve toplum kaynaklıdır. Önce insan ve toplum gelişir ve değişir sonra da çevresi. Bu değişim serüveninde değişimi sürekli ve sağlam kılan en önemli etken ise, insan odaklı eğitim sistemidir.
 
Eğitim, bir kavram olarak genellikle bilgi verme, öğretme ve terbiye etme gayretlerinin toplamı olarak addedilir. Elbette, bunlar eğitimin temel gayeleridir. Ancak; eğitimin bu gayelerden daha da derinde yatan öyle bir işlevi vardır ki bunu hedeflemeyen bir eğitim sistemi yalnızca kuru bir emek olarak kalacaktır. Bu ulvi hedef; eğitimin insan ruhunda oluşturacağı aidiyet ve mensubiyet duygusudur. Eğitimli her birey, milletine, ülkesine, vatanına, devletine ve değerlerine bağlı bir insan olmalıdır. Bu yönüyle eğitim, bir milletin ve ülkenin varlık yokluk meselesidir.  
 
İnsan, biyolojik olarak güzel ve üstün bir varlıktır. Yaratıcı, onu en güzel şekilde yaratmış ve gizli güçlerle donatmıştır. Bir canlı olarak gelişip büyüyen insan, her geçen gün gizli güçlerini ortaya çıkarır. Bunun yanı sıra, psikolojik olarak da yeni duygu, düşünce, değer ve davranışlar kazanır. Birlikte yürüyen bu iki sürecin ortak gelişim seyrine eğitim demek mümkündür.
 
Eğitim, her insan için ömür boyu devam eden bir ihtiyaçtır. Zira birey için de toplum için de olmazsa olmaz şart; iyi, güzel, yararlı, doğru... kısacası olumlu bir eğitimdir. Evet, ama nasıl bir eğitim? İşte en önemli soru budur. Ülkemizde çok uzun zamandır cevabı aranan sorulardan birisi budur. Böyle bir sorunun hâlâ zihinlerimizi meşgul ediyor olması, eğitim sistemi veya modeliyle ilgili arayışların sürdüğü anlamına gelir.
 
Mevcut Eğitim Sistemi
 
Ülkemizde uzunca bir süredir yamalı bohça misali sürekli değiştirilerek sürdürülen mevcut eğitim sistemi nesil yetiştirme anlamında yetersiz kalmaktadır. Nitekim mevcut eğitim sistemiyle yetişen nesillerin bir kısmı bırakınız ülke ve milletine bağlılığı; onlara karşı ihanet içinde dahi olabilmektedir. Bu sebeple konuya yeni bir bakış açısıyla yaklaşılmıştır. Doğal olarak öncelikle mevcut sistem değerlendirilmiştir.  Mevcut sistemin eksik ve arızaları tarafımızca şu şekilde özetlenmiştir:
 
* Hilkate ve fıtrata uygun değil,
    * Mantık ve yapıca devşirme,
    * Baskıcı öğretim odaklı,
    * Değer ve marifetten uzak,
    * Bireysel ve bencil,
    * Aşırı özgüvenci,
    * Sınav odaklı,
    * Faydacı ve kolaycı
 
Yeni Bir Eğitim Sistemi
 
Ülkemizde kendi ihtiyaçlarımıza cevap verebilecek bir eğitim sistemi, gerçek bir ihtiyaçtır. Uzunca bir süre eğitimcilik yapan birisi olarak milletine ve ülkesine gönülden bağlı nesiller yetiştirmenin ancak yerli ve milli bir eğitimle gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu amaçla, 20’den fazla uzmanın katılımıyla yaklaşık 10 yıldır “Yerli ve Milli Eğitim Modeli” adlı bir çalışmayı yürütmekteyiz. Gönüllülük esasına dayalı olarak sürdürdüğümüz bu çalışma aslında teorik olarak tamamlanmış; fakat pratiğe dökülememiştir. Aşağıda çalışmamızın yaklaşımları, bakış açıları ve temel ilkeleriyle ilgili bazı ipuçları değerlendirilecektir. 
 
Bu çalışmanın temel yaklaşımı mevcut sistemi iyileştirmek değil, yepyeni bir model oluşturmaya dayalıdır. Ancak, devam eden sistemde yararlı görülen uygulamalar yeni modele monte edilebilecektir.
 
Neden Yerli ve Milli Bir Eğitim?

Yerli Eğitim, insanı kendisi kılar. İnsan doğası gereği kendi olmadan da evrensel olamaz. İçinde doğup büyüdüğü halka, topluma, millete ve onun değerlerine sahip çıkmayan birisi, evrensel gerçekleri yakalayamaz. Dünyaya ve olaylara yerel gözlüklerle bakmak, Dünyayı ve hayatı doğru okumaktır. Milli eğitim; bakış, duyuş, düşünüş, algılayış, yaşayış millî bağların bütününü kazandırmak demektir. Bu bağlar oluşturmadan yapılacak öğretim kişiliksiz, kimliksiz ve köksüz bireylerin yetişmesine hizmet eder.  Hayalimizdeki yerli ve milli eğitimin temel mantığı şu şekilde olacaktır:
* Hilkate ve fıtrata uygun,
    * Mantık ve yapıca bize ait,
    * Eğitim öncelikli,
    * Değer ve marifet eksenli,
    * Kişilik ve karakter kazandıran,
    * Kümeci ve toplumsal,
    * Bilimi öğrenen ve uygulayan,
    * Marifet ve hüner kazandıran,
    * Erdemli eğitim (adalet, hikmet, iffet, şecaat),
    * Kısacası yerli ve milli eğitim...
 
    Temel İlkeler;
 
* Beşikten mezara kadar ilim farzdır.
    * Temel amaç, insanı adam yapmaktır.
    * En temel eğitim kurumu, ailedir.
    * Çocuğun en doğal eğitmeni, annesidir.
    * Zorlayıcılık değil, gönüllülük esastır.
    * İnsan, öğrenen bir varlıktır.
    * Asıl olan, ortamı hazırlamaktır.
    * Spor, sanat ve hayat eğitimin temel ortamlarıdır.
    *Yeni model pilot uygulamalarla genişletilecektir.
   
Sözünü ettiğimiz yeni eğitim modelinin temelinde “değer”li insanlar yetiştirme hedefi vardır. Burada “değer” sözü hem birtakım değerlere sahip hem de kendileri değerli olan insanlar yetiştirme şeklinde iki anlamı içermektedir. Diğer bir söyleyişle, bireylere bir beceri veya meslek kazandırmadan önce, üstün insani değerler, nitelikler ve donanımlar kazandırılması öngörülmektedir. Bireyin sağlam bir kişilik kazanması, doğru bir bakış açısı oluşturması, olumlu davranışlara ulaşması, eğitim modelimizin temelini oluşturmaktadır. Hayat boyu devam eden bu değer kazanma (kazandırma) süreçlerine ise, “değerler eğitimidenilmektedir.
Daha ailede başlayacak olan bu değer kazandırma süreçleri, okulda, toplumda ve medyada ortak bir anlayışla sürdürülecektir. Milletimizin asırla boyunca tecrübeleriyle ortaya koyduğu “sevgi, saygı, hoşgörü, uzlaşma, sorumluluk, çalışkanlık, vakar, adalet, iffet, hikmet, şecaat, aileyi önemseme, dürüstlük, vefa, temizlik, konukseverlik, vatanseverlik, bağımsız ve özgür düşünebilme, iyimserlik, diğergamlık, duyarlı olma,” gibi birçok değer ortak bir yaklaşımla bütün çocuklarımıza kazandırılacaktır.  

Özü itibariyle yerli ve milli ihtiyaçlar göz önünde tutularak hazırlanan bu eğitim modeli, Yeni Türkiye’nin en önemli ihtiyaçlarından birisine cevap verebilecek kıvamdadır. Çünkü Yeni Türkiye, insan odaklı ve toplum merkezli bir bakış açısıyla inşa edilmektedir. Vatanına ve milletine karşılıksız bağlı nesiller yetiştirmek bu eğitim sisteminin en temel öngörüsüdür. Bugüne kadar sağdan soldan, o ülkeden bu ülkeden devşirilen eğitim modelleri, ülkemizin eğitim sistemine çare olamadığı gibi, nesiller arasında uçurumlar da oluşturmuştur.
 
Yeni modelimiz teknik ve yöntem açısından evrensel uygulamalara açık olmakla birlikte ruh ve felsefe bakımından bize ait olacaktır. Milletimizin en başta inanç değerleri olmak üzere kültür ve medeniyetimiz gerçek referanslarımızdır. Köklerine bağlı, her türlü yeniliğe açık nesiller yetiştirmek en büyük hayalimizdir. Kökleri mazide, gözleri atide olan nesiller ise, ülkemizin en gerçek ve en güçlü potansiyelidir.
 
Sağlam kişilik ve karakterli bireyler ve bunlardan oluşan sağlıklı aileler, toplumun da temeli olacaktır. Birbirini seven, sayan, hoş gören, çalışkan, ortak duygu ve ideallere sahip toplumlar ise huzur ve refahın güvencesidir. Tasada, sevinçte ve kıvançta birleşen toplumlar, ekonomik olarak da hızla gelişir ve büyürler. Ülkemiz bu bakımdan yüksek bir potansiyele sahiptir.
 
Bizler, sözü edilen eğitim modelini oluştururken “eğitim” kavramını okulla sınırlı bir işlev olarak düşünmedik. İnsan, doğumundan ölümüne kadar bu süreci yaşar. Dolayısıyla eğitimi okulla sınırlandırmak yetersiz kalabilir. Biz, eğitimi beşikten mezara kadar, bütüncül bir bakış açısıyla ve birbiriyle uyumlu olarak planlamaya gayret ettik. Bu bağlamda çalışmanın detaylarını da tamamlayabilmek ve pilot uygulamalarla modeli test edebilmek için yaklaşık 2 yıllık bir zaman dilimine daha ihtiyaç vardır.
 
Sonuç olarak bu ülkede birlik ve dirlik içinde kardeşçe yaşamanın ve ekonomik olarak kalkınmanın tek ve gerçek yolu eğitimden geçmektedir. Yerli ve milli eğitim, ülke olarak bekamızın en güçlü teminatıdır. Yerli ve milli insan tipi, dinimize, inancımıza, ülkemize, devletimize ve geleceğimize sahip çıkacak yegâne insan tipidir. Dâhili ve harici düşmanların tanklarına, toplarına ve her türlü saldırılarına ancak milli duygusu yüksek insanlar korkusuzca karşı durabilirler. Bunun yegâne yolu da yerli ve milli insan yetiştirmektir. Kısacası, her açıdan yepyeni ve kalıcı bir eğitim anlayışı ve modeline geçmek zorundayız.  

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik