‘Değer’li Ailemiz

İnsan, yaratılışının gereği olarak birlikte yaşamaya eğilimlidir ve hatta zorunludur. Çünkü hayat uzun ve yorucu bir süreç olduğu için, paylaşılması gerekir. Bir insan, ne kadar güçlü ve iradeli olursa olsun, başkalarına ihtiyaç duyar. Birlikte yaşama anlayışının en temel birimi de ailedir. Aile, insanın fıtratına uygun bir dayanışma ve paylaşma kurumudur.

Temeli sağlam atılan bir aile, geleceğin ve toplumun da en önemli güvencesidir. Aile içindeki uyum ve uzlaşma ancak doğru ve sağlıklı iletişim yoluyla tesis edilebilir. Eşler arasındaki sağlıklı iletişim, hem kendilerinin sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir hayat sürmelerinin güvencesi hem de çocukların yetişmesi için en temel zemindir. Aile içinde sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir iletişim sistemi oturtabilmek her şeyden önce, eşler arasındaki saygı, sevgi ve güvene bağlıdır. Aile; güzelliklerin paylaşıldığı, sıkıntıların azaltıldığı, güçlüklerin yenildiği bir ortamdır. Aile bireyleri birbirlerine güç katarlar.

Saygı, sevgi, güven ve hoşgörü çerçevesinde biçimlenen bir ailede iletişim kanalları da açık ise, sorunlar büyük oranda çözülür. Ailenin en önemli mirası olan çocuklar, hayata ailede hazırlanır. Çocuk, temel konularla ilgili bilgileri ve tecrübeleri ailede edinir. Bunun özünü de aile içi iletişim, yani yapıcı sohbetler oluşturur. Çocuklar, duygusal ve düşünsel doyumlarını aile içi sohbet ve etkinliklerle sağlarlar. Kendilerini doğru ifade etmeyi, sağlıklı bir aile ortamında öğrenirler. Davranış modelleri, söz kalıpları genellikle aile içinde kazanılır. Eşler birey olarak kendilerini ne kadar geliştirmişlerse sohbetleri de o kadar güzel ve doyurucu olur. Dolayısıyla eşlerin eğitim, kültür, davranış vb. yönlerinin güçlü olması gerekir.    

Günün yorgunluğu ile eve dönen aile bireyleri, yaşadıkları mutlulukları da sıkıntıları da aile içinde dile getirerek bir sohbet ortamı oluşturabilirlerse, sıkıntılar hafifler, başarılar da anlam kazanır. Çünkü bedenin temel gıdaları su ekmek ise, huzurlu bir ruhun gıdası da sohbet etmektir. Aile içinde eşler birbirleriyle uyum içinde güzel sohbetler edebiliyorlarsa, hem kendi gönüllerini doyuruyorlar hem de yavruları için en uygun gelişme zeminini hazırlıyorlar demektir.

Birey, mutlu olmak ve sağlıklı kalmak istiyorsa, atacağı ilk adım, kendisini iyi yetiştirmek ve sağlam bir aile kurmaktır. Burada en önemli görev aile büyüklerine düşmektedir. Çocukların doğru yönlendirilmesi için, aile büyüklerinin örnek olması gerektiğinde rehberlik yapabilmeleri şarttır. Unutulmamalıdır ki hiçbir gemi rotasız ve kaptansız yol alamaz. Her insanın en güvenilir sığınağı da ailesidir. Aile, sıcak yuva demektir; aile, güven demektir; aile, şefkat demektir. Bütün bunlar yoksa hayat, şiddet olarak algılanabilir. Millete, vatana, devlete karşılıksız bağlılık yerine, bunlara ihanet edebilen nesiller ortaya çıkabilir!

Aile, En Harika Okuldur!

Güvenli ve huzurlu bir toplumun temeli de sağlıklı ailelerdir. Ülkemizde eğitim alanındaki diğer bir yenilik de eğitimde en önemli ve en temel basamağın aile olduğu gerçeğinin kabul edilmesidir. Bu yeni ufkun öngörüsü şudur: Çocuklar açısından aile; Dünya’nın en harika okulu; anne ve babalar ise, Dünya’nın en harika eğitmenleri olmalıdır. Özelde öğretmenler, genelde eğitimciler ise, ailenin diktiği fidanları meyveye durduran muhteşem insanları anlayışıyla konuya yaklaşmaları gerekir. Eğitimcilik, insan yetiştirme sanatıdır.

Ailenin kalitesi, toplumun da, devletin de, milletin de geleceği demektir! Aile aynı zamanda dayanışma ve yardımlaşmanın da temel zeminidir. Bu bağlamda ailelerin “çekirdek aile” yerine olabildiğince geniş yapılandırılmasında büyük yararlar vardır. Yalnızca anne-baba ve çocuk(lar)dan oluşan ailelerde yetişen çocuklar, aile ve akraba sıcaklığını tam olarak hissedememektedir. “Değerler Eğitimi”nin gerçekleşebilmesi ve kültürel aktarımın sağlanabilmesi için, ailenin geniş tutulması; bu mümkün olamazsa, en başta dede/nine ve en yakın akrabalarla yakın evlerde yaşamak çocuklar açısından önem arz eder. Çocuk, yalnızca anne-babasıyla baş başa kaldığında aile sıcaklığını hissedemeyebilir. Nitekim dede/nine ve en yakın akrabaların (amca, dayı, hala, teyze, yeğen) çocuk için hem öz güven duygusu bağlamında hem de hayatı tanıma anlamında önemli katkıları olacaktır. Kalabalık ailelerde yaşayan veya yakın akrabaları ile birlikte büyüyen çocuklar, birçok konuda daha hızlı sosyalleşmekte, öz güven kazanmakta ve duygusal doyuma ulaşmaktadır. Paylaşma, yardımlaşma gibi gerekli duyguları tatmaktadırlar. Oysa çekirdek ailede yetişen çocuklar, yalnızlaşmakta, bencilleşmekte ve hırçınlaşmaktadırlar. Atamadıkları enerjileri ve tatmin edemedikleri duyguları yüzünden sosyal hayattan kopmakta, içine kapanık bir ruh hâline bürünmektedirler. Bu tip çocuklar, geleceğin toplumunda sorunlu birey olmaya hazır adaylardır! Bu işin özünde aileye inanmak yatmaktadır. Çünkü aile topluma hizmet eden, onun temelini oluşturan en sağlam, en önemli kurumdur. Bu kurumun kalitesi, toplumun da devletin de milletin de geleceği demektir!

Bireyler sağlıklıysa aileler sağlam kurulur, sağlıklı ailelerden de sağlıklı bir toplum oluşur. Ailenin sağlamlığı hem bireylerin hem de toplumun en önemli güvencesidir. Bütün bu bozma gayretlerine rağmen, toplumumuzda hâlen en sağlam kurum ailedir. Birçok uğraş içinde en önemli ve en birincil işimiz iyi insanlar yetiştirmektir. İyi yetişen her çocuk, ailenin ve toplumun güvencesidir. Bireyleri her açıdan donanımlı yetiştirmek ve aileyi en temel kurum kabul ederek toplumu biçimlendirmek bir devlet için en emin yol ve en asli iştir. Zira aile bütün bireyler için, en güvenli sığınak; huzur, mutluluk ve refah için en güçlü kaynaktır. Bir toplumun inşası veya tahribinde ele alınacak ilk kurum yine ailedir. Çünkü aile, bireyin yetişme alanı ve toplumun temel taşıdır. Aileyi sağlamlaştırmak geleceğe sahip çıkmaktır.
Değerler Eğitimi
Eğitim anne karnında başlayıp son nefese kadar devam edegelen bir süreçtir. Bunun kültürümüzdeki temeli, “Beşikten mezara kadar ilim” buyruğudur. Bireylerin öğrendiği her bilgi, ortaya koyduğu her davranış, sarf ettiği tüm sözler, bakışı, duruşu, oturuşu, yürüyüşü, yemesi, içmesi, giyimi, kuşamı… Kısacası hayatın her karesi eğitimin kapsama alanı içindedir. Dolayısıyla eğitimin okulda yürütülen bir etkinlik olduğu anlayışı çoktan rafa kalkmıştır.
Değerler Eğitimi Nedir?
Yüce değerlere ve üstün özelliklere sahip erdemli insanlar yetiştirme etkinliğidir. Bilgi, her zaman değerlidir. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok daha kolaylaşmıştır. İnternet teknolojisi sayesinde, hemen her tür bilgiye kısa zamanda ve kolaylıkla ulaşılabilmekteyiz. Ancak, artık bilgi kazanmaktan çok, bilginin uygulamaya dönüştürülmesi önem kazanmıştır. Çağımızda bilgiyi öğretmenin, onu dönüştürmenin yanında en büyük sorumluluklarımızdan birisi de değerlerimizi çocuklarımıza kazandırmaktır.

İnsanların değerlerini yitirdiği, kendilerini yerküre adı verilen uçsuz bucaksız ummanda başıboş bir yelkenli gibi yapayalnız hissettikleri çağımızda insanımızın yeniden değerleriyle buluşturulma gayreti her türlü takdirin üzerindedir. Çünkü bireylerin duygusal ve sosyal açılardan tatmin edilmesi, en az biyolojik ihtiyaçları kadar önemlidir. Bir insana değer vermek, ona değer katmak ve en önemlisi onu önemsemek; ruhsal gelişim açısından son derece önemlidir. Değerler eğitiminin en önemli uygulama alına ise, ailedir. Değerler, ailece öğretilmez; ailede yaşanır.

Kalkınma Anlayışı
Ülkemizde eğitim-öğretim kavramları, bilgi depolamayı esas alan bir yaklaşımla uygulanmaktadır. Türkiye’de “kalkınmak”; yalnızca yollar yapmak, fabrikalar kurmak, barajlar inşa etmek anlamına gelmektedir. Kalkınabilmemiz için bunlara gerçekten de ihtiyacımız vardır; ama aslında bu yaklaşım, kalkınma kavramının ancak yarısını oluşturur. Bu yanlış ve yetersiz anlayışın doğal sonucu olarak ülkemiz, bugün yalnızca, ekonomi temelli kalkınmanın peşine düşmüş; insanın iç huzuru, gelişimi ve psikolojik tatminleri gözden ırak tutulmuştur.

Bilgi yönünden nispeten yeterli bireyler yetiştirilmişse de iç disiplini (huzur ve mutluluk), insan ilişkileri ve davranışlar açısından olumsuz sonuçlar ortaya çıkmıştır. Asıl kalkınma; insanın iyi eğitilmesi ve yetiştirilmesi, toplumun geliştirilmesidir. İnsana yapılan yatırım her şeyin üzerindedir. Bir yandan insan için gerekli her türlü maddi ihtiyaç karşılanırken diğer yandan da doğrudan insanın ve toplumun manevi ihtiyaçlarını (sevgi, saygı, güven, hoşgörü, adalet, dayanışma…) temin etmek gerekir. Beşikten mezara kadar değişik tarz ve derecelerde devam eden eğitim süreci, insanın en önemli ihtiyaçlardan birisidir. Bunu başarabilmek için, ciddî bir “insan yetiştirme politikasına ihtiyaç vardır.  Eğitimin en temel amacı, insan kalitesinin yükseltilmesidir. Her şey, insana verilen değer ve onun eğitilmesiyle başlar.

Eğitim mi, Öğretim mi?
Eğitim kavramı, öğretimi ve eğitimi kapsayan çok geniş bir anlamlarına sahiptir. Eğitim, hem öğretmeyi hem de verilen bilgileri davranışa dönüştürmeyi ifade eder. Asıl kalkınma; insanın iyi eğitilmesi ve yetiştirilmesi, toplumun geliştirilmesidir. Ülkemizdeki eğitim anlayışı ise, yalnızca “öğretim” yapmayı öngörmektedir. Eğitim kurumlarında kuru bilgiler aktarılırken kişilik ve karakter eğitimi yok denecek kadar azdır. Son yıllarda başta ABD olmak üzere kimi Batılı toplumlarda, mantık zekâsı (IQ) yerine duygusal zekâ (EQ) ve ruhsal zekâ (SQ) öne çıkmaya başladı. Her işi akla ve bilime havale edenler, bazı konularda çaresiz kalınca akıl ve bilim ötesi yönelişlere girdiler. İnsanın en üstün yönlerinin duygularında gizlendiğini fark ettiler. Bu bağlamda, sosyal zekâyı güçlendirecek değerler eğitimi çok büyük bir öneme sahiptir.
 
Eğitim vermekle, bilgi aktarmak (öğretmek) eşdeğer değildir. En az ‘öğretim’ kadar ‘eğitim’e de önem ve ağırlık vermeliyiz. Çocuklarımızın zihinlerine bunca bilgi depolamak yerine, onlara daha fazla oranda “kişilik ve karakter eğitimi, ortak duygu, ortak bilinç” kazandırmalıyız. Bunun en kısa ifadesi ise, “insanın kendini bilmesi ve gönüllerin fethedilmesidir!” Ülkemizdeki eğitim anlayışı yalnızca “öğretim” yapmayı öngörmektedir.

Bu evrenlik gerçeği; Aristo “Kendini tanı”, Mevlânâ “Kendine gel!” diye ifade ederken Türkmen Bilgesi Yunus Emre, daha sade bir dille “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir.” şeklinde özetlemiştir.

İnsan, seçkin bir varlıktır. İnsanı “adam” yapan, biyolojik yapısından çok psikolojik özellikleridir. İnsanı değerli kılan özellikleri ise, sahip olduğu “değerlerdir”. Sevgi, saygı, paylaşma, güven, doğruluk, adalet vb. değerler insanoğlunu üstün kılmaktadır. Bu değerler ailede, okulda, toplumda ve iş hayatında öğrenilir. Bu değerlere sahip insanlar, diğer insanlarca sevilir. Böylesi insanlar hayatta başarılı olurlar. Çünkü bu değerler insana mutluluk ve refah getirir.

Sonuç itibariyle en başta birey ve aile olmak üzere, toplum birimlerini sağlıklı yetiştiremezsek; millet, ülke ve devlet olarak büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalırız. Bu tehlike, ekonomik yıkımlardan çok daha ağır ve öldürücüdür! Bir an önce aklımızı başımıza devşirip çocuklarımızı, insanımızı ve aileleri gerçekçi bir eğitimden geçirmenin yani; “değer”li gençler yetiştirmenin çaresine bakmalıyız. Sözün kısası; değerlerimizle donanmış “değer”li nesiller yetiştirmek Türkiye’nin en acil ve en güncel meselesidir!


Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik