GENÇLERE "DEĞER"

Gençlik ve Eğitim
 
Gençlik; hayatın baharı, ömrün gül bahçesidir. Gençler ise, milletlerin ve devletlerin en önemli potansiyel güçleridir. Dolayısıyla Bmillet ve devleti yaşatma ve geleceğe taşıma yolunda, gençlere özel bir değer vermek gerekiyor. Gençleri ideal bir şekilde yetiştirmek, en önemli sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan geleceğimizi emanet edeceğimiz gençler için güzel bir gelecek bırakmak hepimizin asli görevidir. Aile, okul ve devletin de en önemli görev ve sorumluluğu iyi insanlar yetiştirmektir.
 
Eğitimin en temel amacı, insan kalitesinin yükseltilmesidir. Çağımızda insanı gereğince eğitmek ve iyi yetiştirmek toplumdaki huzur ve refahın ilk şartıdır. Sevginin, saygının, hoşgörünün, dayanışmanın olmadığı bir yerde, huzur ve kalkınmadan söz edilemez. Her şey, insana verilen değer ve onun eğitilmesiyle başlar. Gençleri layıkıyla yetiştirmenin en kestirme yolu ise, öncelikle onlara “değer” vermek ve onları “değer”lerimizle donatmaktır.
 
“Değer”li Gençler!
 
Her işin temelinde insan vardır. Bu bakımdan, “insan yetiştirme politikası”nı oluşturmak bizi yönetenlerin en asli ve en önemli işidir. Gelecek nesillerini planlamayan ve kendince ideal insan yetiştiremeyen toplumlar iktisaden ilerleseler dahi ayakta kalamazlar. Okuyan, araştıran, değer veren, düşünen, iletişim kuran ve çok çalışan nesiller tek kurtuluş reçetemizdir. Bireyi ve toplumu eğitmeden kalkınmak da mümkün değildir.
 
Eğitimin başarıya ulaşabilmesi için, yüksek bir medeniyetin varisi olan Türk milletinin temel değerlerini çağdaş ve evrensel ölçülerle yeniden ele almak; toplumumuzun ve bütün insanlığın mutluluğu için eğitim hayatımıza aktarmak gerekir. Eğitimin her kademe ve ortamında mazimizden, ecdadımızdan ilham alarak eğitim sistemimize yeni yaklaşımlar ortaya koymalıyız. Bizler, ilk ve en önemli işimiz olarak değerlerimize sahip çıkmalı; tarihimizin parlak sayfalarındaki seçkin şahsiyetleri model alarak eğitim anlayışımızı güncellemeliyiz.
 
Üstün bir medeniyete, köklü bir devlet geleneğine sahip olan bizler; insanlığın ihtiyaç duyduğu “sevgi, saygı, hoşgörü, güvenirlik, yardımseverlik, hamiyetperverlik, dürüstlük, kahramanlık, vatanseverlik, mertlik, dindarlık, kanaatkârlık, tutumluluk, konuk- severlik, hayırseverlik, hoşgörülülük, iffetlilik, ciddiyet ve ağırbaşlılık, çalışkanlık, sıcakkanlılık, diğergamlık, cömertlik, alçakgönüllülük ve iç temizliği” gibi üstün hasletleri bünyesinde barındıran bu büyük milletin mensupları olarak bu hazineyi kendi insanımızın ve bütün insanlığın hizmetine sunmalıyız.
 
Değerler Eğitimi
 
Yeni bir model olarak ortaya koyduğumuz “Değerler Eğitimi” hem eğitim sistemimizin hem de insan yetiştirme modelimizin temeli olacaktır. Bu yeni eğitim anlayışının başarılı olabilmesi için ailenin temel eğitim kurumu kabul edilmesi, huzur ve mutluluğun aile temelli öngörülmesi gerekmektedir. “Değerler Eğitimi”nin en önemli ve öncelikli uygulama alanı aileler olmalıdır. Bilinmelidir ki Dünya’nın en harika eğitim kurumu mutlu ve huzurlu bir aile; en harika eğitimcileri ise, örnek anne ve babalardır. Aile içi iletişimi düzene sokmadan, aile bireyleri arasında güveni oluşturmadan, sevgi ve saygıyı bina etmeden söylenecek her söz havada kalacaktır.
 
Birçok uğraş içinde en önemli ve en birincil işimiz iyi insanlar yetiştirmektir. İdeal eğitim, insanlara ortak duygular kazandıran bir süreçtir. Çocuklar başta olmak üzere bütün bireylere, eğitim sayesinde ortak duygu, düşünce ve bilinç kazandırılır. Bizi birbirimize bağlayan birtakım değer yargılarını güçlendirmeye bugün çok daha fazla ihtiyacımız var. Ortak duyguları ifade eden “duygudaşlık” kavramının içini doldurarak –özellikle ve önemle- bu milletin bireylerinde “aidiyet ve mensubiyet” duygularını güçlendirmek gerekir. Eğitim; ailede, okulda, çevrede ve medyada ortak bir anlayış ve bilinçle verilmelidir. Ortak duygular; ortak duygu ve değerler eğitimi sayesinde kazandırılabilir!
 
Eğitimin diğer bir amacı, davranış değişikliğini olumlu yönde düzenleyerek çocuklara ve gençlere olumlu davranışlar kazandırmaktır. Eğitimin nihayi amacı da gönül gözünü açmak olmalıdır! Var olanı görmek, duymak, yaşamak, dillendirmek herkesin harcıdır. Lâkin, görünmezi görmek; duyulmazı duymak; yaşanmazı yaşamak ve bilinmezi söylemek için, “âlim”, “ârif” ve “kâmil” bir insan mertebesine yükselmek gerekir.
 
İdeal Gençlik: Âsım’ın Nesli
 
Mehmet Âkif, idealindeki gençliği Âsım’ın Nesli olarak nitelerdi. Âsım, Mehmet Âkif”in ana hatlarını ayrıntılı olarak çizdiği ideal bir gençlik sembolüdür. O, vatanını, milletini, değerlerini ve tarihini sevmektedir. Haksızlığa tahammülü yoktur. Haksızlığa karşı susmayan, haykıran ve hatta bileği ile düzeltmeye çalışan bir gençtir Âsım. Güçlüdür ve bu gücünü şahsi çıkarları için değil, ülkesi, milleti, toplumun yararları ve geleceği için kullanmaktadır. Kavgası, toplumun yararınadır.
 
Âsım, bir semboldür. Müslüman Türk gençliğini temsil eder. İnancı tamdır. Ülkesini işgal etmek isteyenlerle mücadele eder. Bunun en canlı örneği Çanakkale Savaşı’dır.
 
“Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”
 
Âsım’ın Nesli’nin Özellikleri
 
1. İmanlı Gençlik
 
Âkif’e göre genç; imanlı, gayretli, mütevekkil olmalı; tembellik, hazırcılık, hırs ve kıskançlıktan uzak durmalıdır.
 
“Allah’a dayan sa’ye sarıl, hikmete ram ol;
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”

“İmandır o cevher ki İlahî ne büyüktür…
 İmansız olan paslı yürek sinede yüktür!”
 
Mehmet Âkif, Kur’an’ı, insanı imanın özüne götüren bir kitap olarak görür. Kur’an doğru anlaşılırsa tüm sıkıntıların ortadan kalkacağına inanır. Allah korkusunun ve sevgisinin önemini vurgular. Allah korkusu olmadan hayatın düzen ve huzurdan uzak olacağını ifade eder. Peygamber sevgisini ve O’na bağlılığın önemini belirtir.
 
2. Ahlâklı Gençlik
 
Safahat, bir bütün olarak incelendiğinde, Mehmet Âkif’in idealize ettiği gençliğin en belirgin özelliklerinden birisinin de güzel ahlâklı olduğu görülür. Âkif’e göre, bilgisiz ahlâk, miskinlik ve zayıflıgˆa; ahlâksız bilgi ise, milletlerin ruhunun zehirlenmesine sebep olur. Mehmet Âkif, gençlerin, bilgi ve ahlâk sahibi olmalarının ancak tahsil ve terbiye ile mümkün olacagˆını bildigˆi için Türk gençlerine;
 
“Hadi tahsilini ikmale tez elden,
hadi sen!
Çünkü, milletlerin ikbâli için, evlâdım,
Marifet bir de fazilet, iki kudret lâzım.”
 
diye seslenir. Bir başka dörtlüğünde ise, ahklâki erdemlere dikkat çeker:
 
NEVRUZ’A
 
“İhtiyar amcanı, dinler misin, oğlum, Nevruz?
Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işte gerek.
Lâfı bol, karnı geniş soyları taklid etme;
Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek.”
 
3. Düşünen ve Aksiyoner Gençlik
 
Mehmet Âkif’in öne çıkan ve gençlerimize örnek gösterilmesi gereken en önemli vasfı ise bir düşünce ve hareket adamı olmasıdır.
 
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.”
 
Yukarıdaki mısralar, bir milletin bağımsızlık, özgürlük ve kendine güven duygusunun ifadesidir. Âkif, sözü ve eylemi birbiri ile tam uyum sağlayan ve buna aykırı davranışları asla affetmeyen nadir, örnek insanlardan biridir.
 
4. Ümitvar ve Gözüpek Gençlik
 
Âkif’in doğduğu ve yaşadığı zaman dilimi, hatırlanması bile insana üzüntü ve keder veren bir dönemdir. Üç kıtada egemen olmuş büyük bir medeniyetin kurucusu Osmanlı Devleti’nin yıkılış dönemidir. Üzücü olaylar üst üste gelmekte, kamuoyunda ümitsizlik hâkim olmaktadır. O ise, asla ümitsizliğe kapılmamış aksine halkını harekete geçirmek için cepheden cepheye koşmuştur. “İstiklal Harbi’nin manevi cephesinin önderi” sözü onun için yerinde kullanılan bir ifadedir. O, herkesin korkuyla karışık umutsuzluğa düştüğü bir dönemde gür sesiyle şöyle seslenir:
 
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
 
Âkif, Ankara’da Tacettin Dergâhı’n da bu mısraları yazarken ufukları karanlık, yıkılmakta olan bir vatanın geleceğine dair umut ışıklarını ateşliyordu. O, şehirden şehre, cepheden cepheye koşarak insanlara, ümitsizliğe düşmemelerini, güçlü ve ümitvar olmalarını ısrarla telkin ediyordu. Ama Âkif’in asıl ideali ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak ruhen ve fizikî olarak güçlü bir nesil yetiştirmekti.
 
Âkif, Türk gençligˆinin ümitsizligˆe düs¸meyip azmi elden bırakmamalarını istemektedir. Ve gençligˆe ümitsizligˆe düs¸menin, azmi bırakmanın dogˆuracagˆı tehlikeleri s¸öyle haykırır:
 
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak,
Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak!”
 
5. Vatanperver Gençlik
 
Mehmet Âkif, vatan sevgisi konusunda, Türk gençligˆine s¸öyle seslenmektedir:
 
“Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır,
Nasıl tahammül eder hür olan, esaretine,
Kör olsun agˆlamayan, ey vatan felâketine,
Cehennem olsa gelen, gögˆsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz.”
 
6. Milliyetperver Gençlik
 
Mehmet Âkif, gençlere hem dinî hem de millî değerlere sımsıkı sarılmayı telkin eder. Bunları korumanın bir zaruret olduğunu da şöyle belirtir:
 
“Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı milli, rûh-ı millidir,
Onun iflası en korkunç ölümdür: Mevt-i küllîdir.”
 
Mehmet Âkif, milletin varlığı ve bekası için mücadele noktasında çok ısrarcıdır. Bu konudaki en önemli delil ise, kendi hayatıdır. Doğal olarak Âsım’ın neslinden de bunu ister:
 
“Yurdunu Allah’a bırak çık yola;
“Cenge” deyip çık ki vatan kurtula…
Böyle müyesser mi gazâ her kula
Haydi, levend asker, uğurlar ola!”
 
Âkif Türk Olarak Yaşadı
 
Evet, ona tam bir İslam şairi diyebiliriz. Kuvvetli, imanlı, ateşli bir İslam şairi! Fakat Türk daima başta kalmak şartıyla. Dört lisanı edebiyatıyla bilen Âkif, Türk olarak yazdı, Türk olarak düşündü, Türk olarak yaşadı ve nihayet Türk olarak öldü.
 
 Âkif’in bir vak’asını hatırlarım: İlk millî kaynaşma ve savaşlarda üstat Balıkesir’e gelmişti. Onun samimi arkadaşlarından biri Gönen’e teşkilat kurmaya gitmişti. Dönüşünde o arkadaş dedi ki: “Türklere cefa ediyorlar. Millî teşkilatı boğmaya çalışıyorlar.” Âkif’in o zaman hiç düşünmeden, kükreyerek verdiği cevap şudur: “Orada bir Türk Ocağı açınız ve mücadele ediniz!” Âkif’in beraberinde bulunan İstanbul’dan gelen bir kişi, “Üstat, sizi Türkçü görüyorum.” demek istedi. Âkif’in ağzından alev gibi şu kelimeler çıktı: “Ya ne zannediyorsun? Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem!”
 
Âkif, baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek Türk’ü olsa da ruhen ve zihnen o Türk milletinin temsili bir şahsiyetidir. O, Türk milletine âşık, Türk vatanına tutkun ve Türkçe’nin üstadıdır.
 
7. Bilgili Gençlik
 
Mehmet Âkif, gençlerimizin ilim tahsil etmelerini, ilmî gelis¸meleri takip etmelerini ve onlardan ilme önem vermelerini istemektedir. Gençlere;
 
“Bu cihetten, hani hiç yılmasın ogˆlum gözünüz,
Sade Garb’ın yalınız ilmine dönsün yüzünüz,
O çocuklarla beraber gece gündüz didinin,
Giden üç yüz senelik ilmi sık elden edinin,
 
diyerek seslenmis¸tir.
 
8. Çalışkan Gençlik
 
Mehmet Âkif, Safahat’ta sık sık Doğu ve Batı Dünyası arasında karşılaştırmalar yapar. Âkif, Doğu Dünyası’nın manevi yüksekliğine rağmen atalete düşmesini eleştirirken Batı Dünyası’nın disiplinli ve düzenli çalışkanlığını över. Âkif, Âsım’ın neslinin ataletten uzak, çalışkan bir gençlik olmasını özellikle telkin eder:
 
“Sakın ey nûr-i dîdem, geçmesin beyhude eyyâmın;
Çalıs¸, hâlin müsaitken, bilinmez çünkü encâmın.”
“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düs¸manının maskarası”
 
9. Mert ve Âdil Gençlik
 
Mehmet Âkif, gençlerin mert ve gerçekçi olmasını, hak ve adalet konularında duyarlı olmalarını ister. Şahsi menfaat pes¸inde kos¸mayan, dogˆru bildigˆini ne pahasına olursa olsun söyleyen, haksızlık kars¸ısında susmayan bir ruh yapısına sahip olmasını bekler. Nitekim Âsım, yukarıda sayılan niteliklerin hepsine sahip bir gençtir.
 
10. Sporcu ve Sağlıklı Gençlik
 
Mehmet Âkif’in koşma, güreş, gülle atma, taş atma, yüzme, ata binme sporlarıyla uğraştığını; ancak, güres¸ sporuna kars¸ı ayrı bir ilgisinin ve sevgisinin oldugˆunu biliyoruz. İdealindeki Türk gençligˆinin de Âsım’ın şahsında sağlıklı olmak için, sporla uğraşmalarını arzu etmektedir.
 
11. Uyanık Gençlik
 
“Süleymaniye Kürsüsünde” sesini biraz daha yükselten şair, cemaati uykusundan uyandırmak ve harekete geçirmek için milletin hem kalbine hem de aklına hitap eder. Batı Medeniyeti’nin terakkisi karşısında yılgınlık psikolojisinden kurtulmak isteyen Âkif, uyanmak gerektiğine inanır:
 
“Ey cemâat, yeter Allâh için olsun, uyanın...
(…)
Hiç sıkılmaz mısınız Hazret-i Peygamber´den,
Ki uzaklardaki bir mü´mini incitse diken
Kalb-i pâkinde duyarmış o musibetten acı?
Sizden elbette olur rûh-i Nebî da´vâcı.”
 
Sonuç ve Değerlendirme
 
Âkif’in “Âsım’ın Nesli” diye tarif ettiği gençliğin özellikleri şunlardır: İnançlı, ahlâklı, gözüpek, her türlü tefrikadan arınmıs¸, ayrı gayrı düs¸ünmeyen, tek yürek olan, taklitçiligˆe özenmeyen, vatan ve millet sevgisini her s¸eyin üzerinde tutan, egˆitim ve ögˆretime önem veren, ümitsizligˆe kapılmayıp azimli ve çalıs¸kan bir gençlik…
 
Kısacası, onun tahayyülünde Âsım’ın Nesli; yiğit, cesur ve merttir. Dini, vatanı ve milleti için savaştan çekinmez. Ölümden korkmaz; şehit olacağına inanır. Çalışkan, mütevazı ve tok gözlüdür. Ciddi ve ailesine bağlıdır. İnce ruhlu, kalbi hassas ve merhametlidir. Marifet ve fazilet sahibi, bedenen sıhhatli, kuvvetli ve dayanıklı, sporla meşgul olan bir gençliktir. Bizim; millet ve devlet olarak böylesi bir gençlik idealini, kendimize model almamız tarihî bir zarurettir.
 
Sonuç olarak diyebiliriz ki gençlerimiz geleceğimizdir. Onlara değer vermeli, değer katmalı ve onları değerlerle donatmalıyız. Nitekim gençler her şeye değer…
 
 
Kaynakça
 
Çantay, Hasan Basri, Âkifnâme, İstanbul 1966.
Çetin, Nurullah, İstiklâl Marşımızı Anlamak, Öncü Basımevi, Ankara 2010.
Çetin, Nurullah, Emperyalizme Direnen Türk: Mehmet Âkif Ersoy, Akçağ yay. Ankara, 2012. 
Düzdağ, M.Ertuğrul, Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, İz Yay. İstanbul, 1991.
Ersoy, Mehmet Âkif, Safahat, Haz: A.Vahap Akbaş, Beyan Yayınları, İstanbul 2007
Eşref, Edip, Mehmet Âkif, Hayatı-Eserleri, İstanbul 1962.
Gözütok, Türkan, Türk Şiirinde Millî Mücadele, Kesit Yayınları, İstanbul, 2011.
Kaplan, Mehmet ve D., Devrin Yazarlarının Kalemiyle Millî Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1981.
 Kukul, M. Halistin, Millî Kültür, Sayı 55, Ankara. Mehmet Âkif Anıt Sayısı, Türk Edebiyatı Dergisi, sayı 158, İstanbul, 1986.

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik