DİNAMİKLERİMİZ


Tarih boyunca din, bütün toplumların; örf, adet ve geleneklerinin oluşumunda önemli rol oynamıştır. Kur'ân-ı Kerîm, Nuh (as)'a emredilenlerin İbrahim (as) ve ondan sonra gelen peygamberlere emredilenlerin (Şûra, 42/13) aynı gelenekten geldiğini bildirmekte ve "İbrahimî gelenek" olarak kültürümüzde yer almış bulunmaktadır. Temelde İslam'da emredilenler ile nehyedilenler de aynı geleneğe dayanmaktadır.

Gelenek, 'gelmek' kökünden türemiş bir kavram olup nesilden nesle intikal eden 'örf, adet ve töre' anlamlarına gelmektedir. Örf, ma'rûfun kökü olup Kur'ânî literatürde "emr-i bi'l-ma'rûf" olarak ifade edilmiş ve 'bilinen iyi ve güzel davranışlar' anlamında kullanılmıştır ki bu kavram İslam'ın temel ilkelerinin başında gelmektedir.

Her milletin, bağlı bulunduğu inançtan kaynaklanan farklı gelenekleri vardır. Müslümanların gelenek, örf, adet ve töreleri ise İslam örjinlidir. Bu güzel geleneklerden biri de, tutulan bir ay Ramazan orucunun sonunda; dünya Müslümanlarının bir buluşma ve dayanışma toplantısı olan Kurban Bayramı’nda yaşanan geleneklerdir.
 
"Müslümanların iyi gördüğü Allah katında da iyidir; onların kötü gördüğü Allah katında da kötüdür"  hadîsi, mü'minlerin ortak paydası olan geleneklerin dinsel normlara uygunluğunu ifade etmektedir. Bu bağlamda gelenek ve adetler, "Müslümanlar tarafından bilinen, yaşanan, kabul gören meşru davranışlar" şeklinde tanımlanabilir.

Kötü Gelenek

Müslümanlar için, her şeyde olduğu gibi geleneklerde de ölçü İslam'dır. Dolayısıyla İslam'ın özüne uyan bütün gelenekler iyidir, güzeldir, faydalıdır ve yaşatılması gerekir. Aksi takdirde hiç değeri olmadığı gibi toplum hayatından uzaklaştırlması zorunludur. Tarihsel kültür hayatımızdan da gelse bu ölçü değişmez:

Kur'ân, "Onlara (müşriklere) 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar, 'Hayır! Biz Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' derler. Ya ataları akıllarını hiç kullanmamış ve hidayetten nasip almamış iseler "  ayetiyle kötü gelenekleri reddetmektedir. 

İslam'ın, Cahiliyye dönemine kesin tavır alması, müşrik Arap toplumunun yaşadığı yanlış ve deforme olmuş genel geleneklerinden kaynaklanmaktadır. Zira cehalet, ma'rifetin zıttı olarak bütün yanlış davranış ve kötülüklerin kaynağıdır. Cahiliyye dönemindeki toplum hayatı değerlendirildiğinde, elleriyle yaptıkları taşlara tapmaları, zayıfları ezmeleri, zalimleri korumaları, kin, nefret ve şiddeti benimsemeleri; kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri; Akif'in tabiriyle;


"Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta,
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi” 

profilini çizmeleri, ne denli çirkin bir geleneği sürdürdüğü görülecektir.

Ca'fer b. Ebu Talib'in Habeşistan Meliki Necaşi'ye söylediği;

"Ey Melik, Biz Cahiliyye taassubuna sahip bir toplumduk. Putlara tapar, ölü eti yer, fuhuş yapar, akrabalık haklarına riayet etmez, komşularımıza kötülük yapar, güçlülerimiz zayıflarımızı ezerdi"  ifadeleri, Cahiliyye Arap toplumunun karakteristik yapısını çizmektedir.

Taklitçilik

Hz. Peygamber (s), kendisinden önceki örf, adet, gelenek ve uygulamaları toptan değiştiren bir devrimci değil, yararlı ve topluma mal olmuş töreleri uygulayan, onlara saygı duyan; insan fıtratına aykırı, zararlı, çirkin davranışları faydalı ve güzel geleneklerle değiştiren bir ıslahatçı ve inkılapçı olduğu Hz. Saib'e yaptığı tavsıyesinde görmek mümkündür: 
"Ey Saib! Cahiliyye döneminde yaptığın faziletli davranışlarına (geleneklerine) İslam döneminde de devam et. Misafiri ağırla, yetime ikramda bulun, komşularına iyi davran!"  
Nübüvvetinden önce bir STK olan Hılfu'l-Fudûl toplantısına katılmasını, 

"Abdullah b. Cud'an'ın evinde bir anlaşma toplantısına katıldım. Orada bulunmayı, çok sevdiğim kırmızı develere tercih ederim. Şayet islam döneminde de öyle bir anlaşma toplantısına davet edilsem hemen kabul ederim"  şeklinde değerlendirerek Müşriklerin uygulaması olsa güzel adet ve gelenekleri onayladığını göstermektedir.

Tarih ve kültürü ayakta tutan gelenek, örf, adet ve törelerin yaşanması ve nesilden nesile aktarılmasıdır. Zira İslam bu törelerle toplum hayatına yansıtılmakta ve pratize edilmektedir. İslamî yaşantının ifadesi olan törelerimize en büyük darbeyi inanç ve öz değerlerimize aykırı davranışlara özenti ve taklittir. Bu nedenle Hz. Peygamber (s) özenti ve taklitçiliğe şiddetle karşı çıkarak şöyle buyurmuşlardır:

"Kim (yabancı) bir millete (şahsiyyet ve onurunu düşünmeden dinî, ahlakî ve yaşayışta) benzemeye çalışırsa onlardan sayılır." 

Hadîs, Müslümanın şahsiyyetini korumaya ve İslamî örf, adet, kültür ve geleneklerini yaşatmaya yönelik önemli bir uyarıdır. Şu hadîs-i şerîf de benzer uyarıyı içermektedir:
"Şüphesiz siz, sizden önce gelen (Yahudi ve Hıristiyanların örf, adet ve geleneklerini) karış karış, arşın arşın uygulayacaksınız. (Onlara) öylesine (uyacaksınız) ki onlar kelerin deliğine girseler siz de peşlerinden gireceksiniz." 

Hadîs-i şerîf, çarpıcı bir şekilde günümüz Müslümanlarını tasvir etmektedir. Batı geleneklerini taklit eden Müslümanların nasıl değerlerini yitirdiklerini, özlerinden uzaklaştıklarını, dinamiklerini kaybettiklerini ve sonucunda nasıl bir zillet ve meskenete mahkum olduklarının adeta belgesidir.

Medine'ye hicret eden Rasûlullah (s)'ın, Medineli Müslümanların İran geleneği olan Nevruz ve Mihrican adlı iki bayramı kutladıklarını görünce, "Allah sizin için bu iki bayramı daha hayırlı olan Ramazan ve Kurban Bayramlarıyla değiştirmiştir"  buyurarak Mecûsî İran geleneğinden gelen bu adeti ortadan kaldırmıştır.

Noel/Yılbaşı kutlamaları da bu kapsamda ele alınması ve reddedilmesi gereken kutlamalardır. 

Evlerde köpek beslemek de İslam'ın hoş görmediği Batılı alışkanlıklardandır.  Zira köpeklerin kılları arasında barındırdıkları tenyaların insan sağlığı için tehlikeli olduğu araştırmalarla sabit olmuştur. Dinimiz, sağlığa; özellikle koruyucu hekimliğe büyük önem vermekte ve hastalıklara yakalanmamanın tedbirlerini almaktadır.

İslam'ın kaldırdığı kötü törelerden biri de kan davasıdır. Hz. Peygamber (s) Veda Hutbesi'nde töre cinayetlerinin batıl olduğunu ve akrabalarınınkinden başlamak üzere ebediyyen kaldırdığını bildirmiştir.  Kur'ân-ı Kerîm, başta kan davaları olmak üzere bütün anlaşmazlıklar için "Sen insan fıtratının kabule yakın olduğu yolu (affetmek) tut; iyi olanı emret, bilgisiz kalmayı seçenleri kendi hallerine bırak"  buyurarak sulhu ve cahillere uymamayı tavsıye etmektedir.

Ancak "cahilleri kendi hallerine bırakmak", inanç, ahlak ve törelerine saygısız olanları kötü ve çirkin davranış; küstahça tutum ve ahlaksızca saldırganlıklarıyla başbaşa bırakmak anlamına gelmemektedir. Aksine öfkeye kapılmadan sabır ve metanetle, onların seviyesizliğine düşmeden onları uyarmayı, karşılarında durmayı ve çirkin davranışlarını engellemeyi emretmektedir.

İslam'ın ortadan kaldırdığı kötü geleneklerden biri de uyuşturucudur. Uyuşturucunun her çeşidi yasaklanmıştır. Allah buyurur:

"Ey imana ermiş olanlar! Uyuşturucu (her çeşidi), şans oyunları, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değillerdir. Onlardan kaçının ki mutluluğa eresiniz. Şeytan, uyuşturucu ve şansa oyunları ile aranıza düşmanlık ve nefret sokmaya ve sizi Allah'ı anmaktan ve namaz (kılmak)dan alıkoymaya çalışır. O halde vazgeçmeyecek misiniz?" 

Yasaklanan kötü geleneklerden biri de fuhuştur. Cürcanî fuhşu, "Sağlam karakterin nefret ettiği, sağlıklı aklın dışladığı (her türlü söz ve) davranış" şeklinde tanımlamaktadır. 
Fuhşu, 'kadın-erkeğin gayr-i meşru ilişkisi'ne indirgemek anlam daratmasıdır. Fiziksel fuhuş olduğu gibi çirkin kelime ve cümleleri kullanarak sözlü fuhuş da söz konusudur. 
Allah,
a. Adalet,
b. İhsan,
c. Akrabayı gözetmeyi emretmeyi;
d. Fuhşu (utanç verici söz ve davranışları),
e. Akıl ve sağduyuya aykırı olanı,
f. Azgınlık ve taşkınlığı aynı ayetin çatısı altında toplayarak yasaklamaktadır:

"Gerçek şu ki Allah adaleti ve iyilik yapmayı, yakınlara karşı cömert olmayı emredip utanç verici ve arsızlığı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı; azgınlık ve taşkınlığı yasaklıyor. Böylece bunları aklınızda tutasınız diye (tekrar tekrar) size öğüt veriyor." 

Bu bağlamda 'fuhş'u, "uygunsuz, zararlı olan; uzak durulması, sakınılması gereken söz ve davranışlar" şeklinde de anlamak mümkündür.

Zikredilen hususların toplum hayatındaki önemine binaendir ki bu ayet her cuma günü, hatipler tarafından, hutbenin son tavsıyesi olarak okunmakta ve dinleyiciler emredilen ve yasaklananlar hakkında tekrar tekrar uyarılmaktadır.

İslam'ın yasakladığı kötü alışkanlıklardan biri de insanları hor görmek olan kibir ve gururdur. Bilindiği gibi kibir ve gururundan dolayı İblis şeytanlaşmış ve lanetlenmiştir.

Bir tartışma esnasında Ebu Zer el-Ğifarî Bilal-i Habeşî'ye "Kara kadının oğlu" ifadesini kullanınca Rasûlullah (s) Ebu Zer'e, "Onu annesinin renginden dolayı mı küçümsüyorsun? Siz hala Cahiliyye geleneklerini mi taşıyorsunuz?" buyurarak şiddetli bir eleştiride bulunmuştur. 




Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik