YENİ BİR GENÇLİK TİPOLOJİSİ

Seculerist küresel modernite, toplumun her katmanında yeni tipolojiler üretti. Bu tipolojier arasında en fazla erozyona uğrayan, demografik yapısı ne olursa olsun İslam dünyasındaki gençler oldu. Zira Müslüman gençliğin bütün hayat dinamikleri tezat teşkil ettiği moderniteyle altüst edildi, içi dışa, dışı içe evrildi.
 
Modern çağ gençliğinin büyük sorunlarına her gün yenisi eklenmektedir. Buna karşın kaybolmuş veya erozyona uğratılmış ‘değerler’ kaybından kaynaklanan gençliğin, fiziksel ve ruhsal problemlerine kesin çözüm getiren İslam ilkeleri ya teoriden pratiğe; sözden eyleme geçmemekte ya da bireysel kalıp toplum dinamiklerine yansımamaktadır.
 
Ahlakî değerleri yansıtan bir toplumun olmayışı, gençliğin, iç dünyasında oluşan boşluk anaforunda boğulmasına zemin hazırlamaktadır.
 
Her çağdaki insanlığın dünyevî ve uhrevî problemlerini çözerek mutlu bir hayatın tablosunu sunan Kur’ân-ı Kerîm altı bin cümleye ulaşmadığı gibi, bu pasajları pratize eden evrensel İslam Peygamberi’nin 23 yıllık nübüvvet hayatında kullandığı pasajların sayısı da bir insanın bir ayda kullandığı cümlelerin sayısına ulaşmamaktadır. Bu, İslam’ın statik ifadelerden ziyade dinamik bir hareket ve uygulama dini olduğunu göstermektedir. Nitekim bir soru üzerine Hz. Peygamber (s)’in mübarek zevcesi Hz.Aişe, Kur’ân-ı Kerîm’in, “Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” (68/4) ayetini referans göstererek “O’nun ahlakı Kur’ân’dı” diyerek örnekliğinin  hayat biçimiyle tablolaştırdığı ideal ‘insan’ tipolojisi olduğu tesbitinde bulunmaktadır.
 
Allah, ideal gençlik ve insan tipolojisini Hz. Peygamber (s)’de muşahhaslaştırarak önümüze koymakta ve O’nu örnek almamızı önermektedir. Bu bağlamda ideal bir gençliği yetiştirmenin altyapısı evlilikten önce başlamakta ve şu kronolijik dönemleri izlemektedir:
 
1. Evliliğe Hazırlık Dönemi: Asalet sahibi bir aileye mensup ‘dindâr’ birisiyle evlenmek; böylece ‘sağlıklı’ bir neslin doğuşunun ilk adımını sağlam bir zeminde atmak; sağlıklı bir neslin doğuş tedbirlerini almak.
 
2. 1-6 Yaş Dönemi: Bu dönemdeki çocukları ‘sağlıklı’ bir ortamda yetiştirmek, teorik dinî, ahlakî bilgileri vermek, âdâb-ı muaşereti öğretmek.
 
3. 7-12 Yaş Dönemi: Rasûlullah (s)’ın “Yedi yaşına giren çocuğa namaz kılmasını emrediniz, on yaşına girdiklerinde namaz kılmamaları halinde onları dövünüz ve yataklarını ayırınız”1 hadîsi doğrultusunda namaz kılmaya alıştırmak; ibadet alışkanlığını kazandırmak. Başka bir ifadeyle o güne kadar öğretilen teorik İslam’ın pratiğini yaptırmak. Camiye ve dinî sohbetlere katılımlarını sağlamak.
 
Bu yaşa kadar ki çocukların beyni, her fikri almaya ve şekillenmeye uygun olduğunu Hz. Peygamber (s)’in, “Her çocuk İslam fıtratı üzre doğar; sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusî yapar”2 hadîsinden anlamaktayız.
 
 
4. 12-18 Yaş Dönemi: Büluğa erdiği 12 yaşından itibaren helal ve haramlara karşı hassas davranmasını sağlamak, İslam’a aykırı davranış sergilemesine izin vermemek. Namaz kılmaması halinde dövmek dahil bazı cezaları uygulamak.3 Bu dönemdeki gençlere ‘delikanlı’ denilmesi, kaynayan duygularını kontrol altında tutulmasının önemine işarettir.
 
5. 18-25 Yaş Dönemi: Rüşt çağı olan bu süreç muhakeme dönemidir. Bu dönemde hayatın her safhası için danışma ve dayanışma önem arzetmektedir. Aile büyüklerinin, öğretmenlerin gençlere yardımcı olması gerekir.
 
 18 yaşına kadarki gençlere karar verme yetkisi verilmemekte ve önemli tasarruflarında velî/vasî (kanunî mümessil) tayin edilmekte ve onlar adına karar vermektedirler. 18 yaşından itibaren olan döneme ‘rüşd’ çağı denilmektedir. Genç artık doğru ile yanlışı, yararlı ile zararlıyı ayırtedebilecek aklî muhakeme ve analiz yetisine erişmektedir.
 
6. 25-33 Dönemi: Bu dönemde akıl, ruh ve duyguların oturma dönemi olduğundan genç artık kendisi karar vermektedir. İnsanın hayatını şekillendiren bu dönemdir. Başarı veya başarısızlık ipuçları bu devrede ortaya çıkmaktadır.
 
Rasûlullah (s)’ın 25 yaşında iken evlenmeleri dikkatimizi çekmeli ve bunun önemine eğilmeliyiz. Nitekim evlendiği Hz. Hatice validemizle mutlu bir yuva kurmuş ve birbirinden harika güzel çocuklara sahip olmuşlardır.
 
7. 33-40 Yaş Dönemi: Bu cennet yaşıdır ve hayatın en ideal dönemidir. Bu dönemde olgunlaşan akıl, durulan duygularla bütünleşmekte ve hayatın en güzel çizgileri tecrübî olarak düşünce ve davranışlara yansımaktadır. Geleceğe şekil veren bu yaş dönemidir.
 
8. 40-43 Yaş Dönemi: Rasûlullah (s) 40 yaşında nebî olmuştur. Akıl, düşünce ve duygular kemale ermekle beraber büyük görev ve misyonların sorumluluğunu üstlenmeye hazırlanma dönemidir. Nitekim Rasûlullah (s) nebî (peygamber) olmasına rağmen tebliğle mükellef tutulmamış; fiziksel ve psikolojik olarak üstleneceği büyük misyona hazırlanmıştır.
 
9. 40-53 Yaş Dönemi: Yönetimi üstlenme ve kararları pratize etme dönemidir. Rasûlullah (s) 53 yaşına kadar Mekke’de müşriklere karşı en büyük iman mücadelesini vermiş, sıkıntılara göğüs germiş, her türlü risk ve tehlikeyi göze alarak hakkı ve hakikatı tebliğ ederek üstlendiği misyonu dünyaya ilan etmiştir. Düşündüğü hedefe ulaşma ortamını bulamayınca 53 yaşında Medine’ye hicret etmişlerdir.
 
10. 53-63 Yaş Dönemi: Hayatın hedeflerini gerçekleştirme dönemidir. Rasûlullah (s), o yaşa kadar teorik olarak tebliğ ettiği gerçekleri somutlaştırmış, hayata geçirmiş ve Medine’de İslam Devleti’ni kurarak misyonunu tamamlamıştır.
 
11. 63 ve Üzeri Dönem: 63 yaşından itibaren, kemale eren akıl ve duygularda gerileme başlamakta ve gittikçe kararlarda gel-gitler yaşanmaktadır. Rasûlullah (s) beşerî akıl ve muhakemenin zirvede olduğu bir yaşta ‘Rafîku’l- A’la’ya intikal etmiş ve böylece hayatının dönüm noktalarıyla bize her yaşa uygun başarının grafiğini çizmiştir.
 
Günümüz gençliği, hiçbir dönemde olmayan tuzaklarla kuşatılmış bir ortamda yaşamaktadır. Her anne-babaya düşen görev, bu tuzakların fitnesinden korumak için Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye perspektifiyle çocuklarını yetiştirmektir. Bu kolay değildir. İhlas, bilinç ve fedakârlık istemektedir ki çocuklarımız, geleceğimiz, dünyamız ve ahiretimiz bu fedakârlığa değmektedir. Gençlerle ilgilenilmeli, onlara değer verilmeli ve sorunları akl-ı selîm ve sabırla dinlenilmelidir.
 
Gençliğin Sorunları
 
Gençliğin temel sorunlarını şu başlıklar altında tespit etmek mümkündür:
 
a. Cehalet
 
Bütün semavî dinlerin ana düşmanı cehalettir. Semavî metinler ve bu metinleri yaşamak ve tebliğ etmekle yükümlü peygamberlerin temel görevleri, insanları cehalet bataklığından çıkarmak ve gerçeklerle bezeyerek çirkinliklerden arındırmaktır. Hz. Peygamber (s)’den önceki ‘Cahiliye Asrı’nın Hz. Peygamber (s)’in yaşadığı ‘Saadet Asrı’na dönüşme formuyla insanlık bunu en çarpıcı şekilde yaşamıştır. İncelendiğinde Kur’ân-ı Kerîm ve bütün Peygamberlerin (s) odaklandıkları en önemli hedefin cehaleti gideren ‘marifet’ olduğu görülür.
 
b. İnanç Boşluğu
 
Farklı nedenlerle insanımıza Kur’ân ve Sünnet’e dayalı İslam anlatılamamaktadır. Bid’a ve hurafelerle kuşatılmış İslam’ın salt teorik anlatımı, nefsanî duygularına hitap eden, toplumda baskın ve pratize edilen batıl ve yanlış fikirlerin aşılandığı gençliğin zihninde oluşturulan şüphe ve problemleri gidermede yetersiz kalmaktadır.
Gençliğin en büyük handikabı, ‘yaşanan bir İslam’ı göremeyişleridir.
 
c. Medya
 
Bu çağın en güçlü silahı medyadır. Siyonizm’in pençesinde olan medya tahribat görevini üstlenmiştir. Medya, evimizdeki, elimizin altındaki çocuklarımızı yakıcı ve yıkıcı tahribatıyla elimizden alırken biz onları koruyamıyoruz. Bu konuda ailelerin bilinçli olmaları zorunludur.
 
d. Çevre
 
En önemli yıkım olgusundan biri kötü arkadaşlıklar ve çevredir. Kötü çevre, canlı, yüz yüze, ortak paylaşım ortamı olduğundan yıkımı etkindir. İyi insanlarla arkadaşlık eden köpekler bile cennete girerken, kötü arkadaşlarla oturup kalkan peygamber hanım ve çocuklarının cehenneme sürüklenmeleri, çevre ve kötü arkadaşlığın sonuçlarını ortaya koyan çarpıcı örneklerdendir. Bunun önüne geçmenin en sağlıklı yolu, alternatif ortamların hazırlanmasıdır.
 
e. Stres
 
Evde, sokakta, işyerinde, minibüste... gençlerimizin yaşadığı stres, onları faklı eğilimlere sürüklemektedir. Özellikle manevî açıdan bilgilendirilmeleri, bundan kurtulmalarına önemli katkı sağlayacaktır. İş, güç sahibi olmadan boş, avare gezmek hem tehlikeli hem stresin önemli nedenlerindendir. Uğraşacakları ortamları hazırlamak gençleri ruhsal ve fiziksel olarak dinginleştirir.
 
f. Yoksulluk
 
Hz. Peygamber (s), “Yoksulluk insanı küfre götürecek kadar tehlikelidir” hadisi psikolojik bir gerçeğin ifadesidir. Devletin en önemli görevlerinden biri, gençlere iş verek onları fitnelerden korumaktır. Özellikle Doğu-Güneydoğu’da devletin pek çok yardım ve desteği heba edilmektedir. ‘At’a et, arslana ot verme’ yanlışı gibi, ‘aç arslana tehabbüb merhametini değil, iştahını celbeder’ gerçeği de uzun tecrübelerin ifadesidir. Devletin imkanları, yerinde, zamanında ve ‘uygun olan’lara harcanması farklı sonuçlar doğuracaktır.
 
g. Gelecek Endişesi
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücü, şefkati ve sahip olduğu yeraltı-yerüstü zenginlikleri gençlere anlatılarak gelecek endişeleri giderilmelidir. Türkiye’nin, ekonomik olarak 500 milyon nüfusu refah düzeyinde besleyebilecek potansiyele sahip olduğu bilimsel tespiti gençlere anlatılmalıdır.
 
h. Kardeşlik Duygusu
 
Bütün ülkelerin olduğu gibi bizim de sıkıntılarımız vardır. Ancak, bin yıldan beri bu topraklarda beraber yaşadığımız, beraber güldüğümüz, beraber üzüldüğümüz, beraber şehit olduğumuz; aynı rüyaları gördüğümüz, aynı hayalleri paylaştığımız, aynı vatan toprağından beslendiğimiz, hürriyetini yaşadığımız; en güçlü ortak paydamız olan inancımızın ırk, dil, renk ve milliyet farkı gözetmeksizin bizleri
‘kardeş’ ilan ettiği gerçeği gençlerimizin ruhlarına nakşedilmelidir.
 
Temel Hedefler
 
İslam, adı, cinsi ve yapısı ne olursa olsun zararlı her şeyi yasaklamış ve hem dünyevî, hem uhrevî cezalar öngörmüştür. Başta kebîreler (cinayet, uyuşturucu, fuhuş, faiz, hırsızlık, dolandırıcılık, kul hakkı...) olmak üzere haramların her çeşidi,
 
1. Dini muhafaza
 
2. Aklı muhafaza
 
3. Nefsi, muhafaza
 
4. Nesli muhafaza
 
5. Malı muhafaza gibi İslam’ın ve insanlığın beş temel hedefini tahrip etmektedir. Bu nedenle hem Allah, hem Allah’ın Rasûlü (s), insanları bu tehlikelerden korumanın ilkelerini koymuş, önlem, yol ve metotlarını göstermişlerdir.
 
Devlet, siyaset ve ideolojiüstü bir paradigmayla bu beş hedefi gerçekleştirmeye
yoğunlaşmalıdır. Gerisi teferruattır.
 
 
 
Kaynakça
 
1 Ebu Davud, 2/Salat 26; Dârimî, Salat 141; Hakim, Müstedrek I. 197; Ahmed, Müsned, II. 180.
 
2 Buharî, 23/Cenaiz 80; Müslim, 46/Kader 22; Ahmed, Müsned, II. 315.
 
3 Her ne kadar modernite hastaları dövmeye karşı çıkıyorlarsa da bu insan psikolojisine aykırıdır. Dövmek eğitimin önemli faktörlerinden biridir. Özellikle kanın kaynadığı, isyanın ruhunda fırtına estirdiği, duyguların feveran ettiği, nasihatın fazla kâr etmediği gençlik döneminde taşkınlığı dengelemek için-gerektiğinde-dövmek, başvurulması gereken bir eğitim ve terbiye aracıdır. “Eti senin kemiği benim” “Kızını dövmeyen dizini döver”; “Hocanın vurduğu yerde gül biter”; “Dayak cennetten çıkmıştır” atasözlerimiz binlerce tecrübe sonucunda realize olmuştur.

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik