KADİM KURTULUŞ REÇETESİ: YERLİ ve MİLLİ OLMAK

Bize göre yerli ve milli olmak, sırtını dışarıdaki küresel veya içerdeki egemen güçlere değil sadece derin millete dayayarak dik durup, düz yürüyüp, doğruyu söylemek demektir.

Siyasette gücünü sandıktan, yani milletten alanlar ancak yerli ve millidir. Kimseye diyet borcu olmadan yürüme cesaret ve kararlılığı gösteren kahramanlardır yerli ve milli olanlar.

Demokrasi tarihimizde yerli ve milli duruş gösteren siyasetçiler ne yazık ki pek az olmuştur. Meydanlarda ayrı kapalı kapılar ardında ayrı konuşanların iktidar dönemleri az sürmedi bu ülkede. İktidarları sandık değil yabancı ülke başkentleri ve lobiler belirledi. Sermaye, medya, küresel güçler sarmalında kişiliksiz, mankurt, teslimiyetçi iktidar dönemlerini bu ülke insanı epeyce bir zaman yaşamak zorunda kaldı.

Oysaki bizim tarihimiz hürriyet ve bağımsızlık destanları ve abideleriyle doludur. ‘Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz asla’ düsturuna büyük bedeller ödemiş bir milletin adıdır Türk milleti. Sadece kendisine değil bütün insanlığa hürriyet ve adalet vadeden bir medeniyetin çocuklarıyız biz. İşte yerli ve milli demek, bu medeniyet tasavvuruna kendini adamak, yüce fikirlere esir olmak, Hz. Ali’nin dediği gibi Hakk’a köle olmaktır.

Bu aziz millet hürriyet için her şeyini feda etmiş, bütün toplum ve devlet düzenini de adalet temelinde kurmuştur. Emir Timur’un dediği gibi, ülkeler belki kılıçla alınır ama mutlaka adaletle korunur. Yine Kanuni Sultan Süleyman’ın dediği gibi kılıcın yapamadığını adalet yapar.

Bu medeniyetin ruhuna ve bu toprağa ait olanlar için hürriyet ve adalet vazgeçilmez değerlerdir, adeta varlık gerekçesidir. Dolayısıyla yerli ve milli olmak, hürriyet aşığı, adalet sevdalısı olmak demektir.

Bu aziz milleti Tanrı Dağlarından Maveraünnehir’e, oradan Hira Dağına ve nihayet Malazgirt önlerine getiren bir ilahi kaderdir. Bu milletin omuzundaki bu kutsal yükü ve sorumluluğu anlama ve yaşama davasıdır yerli ve milli olmak.

Ne mutlu bu irfan ve hikmetle yol alanlara…

Beş bin yıllık devlet geleneği, çok zengin kültür birikimi ve medeniyet mirasına sahip bir milletin evlatlarının kendi şanlı tarihine yakışır bir izzet ve gururla yaşama iradesi ne yazık ki uzun yıllar devlet ve siyaset adamları tarafından pek dikkate alınmadı. Bu aziz millet hiç hak etmediği halde çeşitli komplekslere esir edildi. 

Neyse ki son yıllarda öz güvenini yeniden kazanan, devlet ile milletin barıştığı, kendi özümüzü bulduğumuz bir dönem yaşıyoruz. Anadolu insanının devleti pek ala yönetebileceği, bu ülkede külfetleri çekenlerin nimetleri de görebileceği sessiz ama derinden bir dönüşüm yaşandı. Pek tabi ömrünü yerli ve milli değerler için harcamış, bedeller ödemiş bizim neslimiz açısından bu noktada ne partinin ne de meşrebin bir anlamı kalıyor. Bu değerlere kim hizmet ediyorsa ona karınca misali bile olsa destek olmayı vicdani ve milli bir sorumluluk olarak görüyorum.

Dünyanın 5’ten büyük olduğunu söyleyerek, dünyadaki mazlumların da insan olduklarını hatırlatarak,  hep horlanan ve sömürülen medeniyet coğrafyamıza diriliş heyecanı vererek yerli ve milli lider olmanın en güzel örneklerini sergileyen bir Cumhurbaşkanına sahip olmak elbette mutluluk vericidir. Onun ağzından çıkanlar yakın medeniyet coğrafyamıza da heyecan veriyor. Buralara gidince bunu çok net görebiliyorsunuz. Cumhurbaşkanımız bunları yaparken, ezberleri bozarken elbette çok sayıda düşman sahibi de oldu. Sandık ne zaman önüne konulduysa millet de ezici bir çoğunlukla destek verdi. Millete dayanınca bütün düşmanlıklar boşa çıktı, tuzak kuranlar kendi tuzaklarında, çukur açanlar kendi açtıkları çukurlarda kayboldu. Hamd olsun, millet kendi adamına sahip çıktı.

Şimdi içeride ve dışarıda birileri yine eski Türkiye alışkanlıklarından vaz geçmiyorlar. Terörle bu memleketi akıllarınca hizaya getirmeye çalışıyorlar. Dağdaki, ovadaki, meclisteki, kampüsteki, sokaktaki birleşmiş, ülkemize diz çöktürme gayretindeler. Ne yaparlarsa yapsınlar amaçlarına ulaşamayacaklar. Bilsinler ki, ayakta ölmek diz üstü yaşamaktan daha iyidir. Bayrağımızın rengi şehitlerimizin kanıdır. Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.  Tam bağımsız güçlü Türkiye idealinden, bu kutlu yürüyüşten bu milleti ve devleti hiç kimse geri koyamayacaktır. Gerekirse hepimiz ayakta ölürüz de diz üstü, acuze bir şekilde yaşamayız.

Türkiye’nin geldiği aşama çok değerlidir. Kendi tarihimiz ve milli davalarımız açısından bugün geldiğimiz noktada düşmanların çoğaldığını, daha doğrusu safların netleşmeye başladığını da görüyoruz.  Mesele vatansa ve dava ise gerisi teferruattır sözüne imani bir cüz gibi yaklaşan bir anlayıştan yetiştim. Şimdi bir olma, iri olma, diri olma zamanıdır. Şimdi; Bizim “Kızıl Elmamız” Dilde, İş’de, Fikirde bir olmuş Türk-İslam birliği demek zamanıdır.


Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik