Kıyamet Senaryosu ve Diriliş

"Bu Vatanda Kalmanın Bedeli Neyse Ödenir"

Son birkaç yüzyıldır şanlı mazimizden; ilim, fen, teknik ve iktisadi olarak gerilerde kaldığımız aşikârdır. “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” sözüyle amaçlanan, bu şanlı maziden hissemizi alıp geleceğimizi kurmaktı. Biyolojik olarak kana vurgu yapmaktan ziyade mazideki ihtişama dikkat çekiliyordu. 16 büyük devlet yüzlerce yıl hükümranlık kurmuş bir milletin yılgınlığa, çaresizliğe ve hatta teslimiyete varacak derecede vurdumduymaz bir tavır içinde olamayacağı, mazisine bakarak kendisindeki kuvveti bulacağı net bir şekilde ifade ediliyordu. Mustafa Kemal Atatürk başardı, millete adeta ruh üfleyerek küllerinden yeni bir gelecek inşa etmesini sağladı. Sevr’i tanımayıp bütün Batı’yı Lozan’a mecbur bıraktı. Lozan yetmez ama evet diyeceğimiz bir anlaşma olarak tarihimizdeki yerini alırken yüzyıl sonra yeniden Sevr planları yapılmaya başlandı. O yüzden bütün millet olarak uyanış ve diriliş zamanıdır. Şimdi yeniden dünyaya kendimizi ve sonsuza kadar bu vatanda yaşayacağımızı göstermemiz gerekiyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmalarında Sevr’e vurgu yaparken, yeniden Milli Seferberlik derken, emperyalist oyun ve çabalara karşı önlem amaçlı bir uyanış ve diriliş mesajları veriyor. Elbette yeise düşecek değiliz ama küresel post modern bir kuşatma altında olduğumuzu da söylememiz gerekiyor. 1071’den bu yana bizi sindiremiyorlar. Hele bir de 2023 ve 2071 gibi bağımsız hedefler ortaya koyunca küresel kadim düşmanlarımız harekete geçtiler ve bizi bölüp paramparça etmeye, yok etmeye çalışıyorlar.

Gezi Parkı’nda, ayakkabı kutularında, yargı darbe girişimlerinde, bölücü çukurlarda, 15 Temmuz’da, Bakanlıklarda, Gar’da, Kızılay’da, Beşiktaş’ta, Kayseri'de, Reina'da aynı üstaklın kaleminden çıkan tiyatrolar sergilendi. Envai türden terör eylemleriyle Türkiye’ye diz çöktürülmek isteniyor. Devletin kararlılığı ve milletin iradesiyle her bir oyun boşa çıkarıldıkça bu kez çılgına dönen karanlık odaklar adeta kıyamet senaryolarını sahneliyorlar. Bu, post modern asimetrik bir savaş. Bütün vatan sathında sergilendiği için, bütün vatanda hattı değil sathı müdafaa zamanıdır.

Türkiye’ye yönelen düşmanlık sadece Anadolu’yla sınırlı değildir. Türkiye teslim alınırsa Balkanlar, Ortadoğu ve Osmanlı’nın bütün hinterlandı kendiliğinden düşecektir. Kadim medeniyetler bitmez ancak duraksar. Osmanlı coğrafyasına hâkim olan kültür de kadim bir medeniyetin vücut bulmuş haliydi. Doğudan batıya, kuzeyden güneye 20 milyon metrekare coğrafyada halen aynı kültür ve dolayısıyla medeniyetin izlerini görmekteyiz. İşte bu geniş coğrafyada uyanış başladı, dirilişten korkuluyor.

Büyük dirilişin öncüsü Türkiye’dir. İşte Abdülhamit’in şahsında Osmanlı’yı tarumar etmeye çalışanlar bugün de Erdoğan’ın şahsında Türkiye’yi paramparça etmeyi planlamaktadırlar. Özellikle son birkaç yıl içinde yaşananları peş peşe irdeleyince bu amaç çok net bir şekilde görülüyor. İçerideki gaflet erbabının da desteğiyle Abdülhamit’in iktidarını sona erdirenler Osmanlı’nın parçalanmasını hızlandırdılar. Şimdi de aynı odaklar Türkiye’yi parçalayıp, yüz yıl öncenin intikamı alma peşindeler. Mesele ne AK Parti ne de Erdoğan meselesidir. Mesele apaçık devletin ve milletin beka meselesidir. Bundan gayrı sözlerin laf-ı güzaf sayılacağı bir sosyal politika ve konjonktür yaşadığımızı kimse unutmasın. Vatanseverlerin duracağı saf da açık ve nettir. Kıskançlığa, öfkeye, gaflete yer yoktur. Çünkü hakikaten söz konusu olan vatandır.

Hemen yanı başımızda küresel güçlerin kurgusu ve yönlendirmesiyle Suriye’de ve Irak’ta savaş en acımasız haliyle yaşanıyor. Savaşta hiçbir ahlak kalmadı. Hiçbir kutsala saygı yok. Mezhep ve etnisite savaşı bütün coğrafyayı tedirgin ediyor. Türkiye de benzer bir atmosfere sokulmak isteniyor.  Hatta İran ile savaştırılmak isteniyor. Bu kıyamet senaryosunun en önemli sahnelerinden birisisidir. Amaç 3. Dünya Savaşı başlatmak ve İslam’ı bu topraklardan tamamen silmektir. Kıyamet senaryosunda sahnelenen Haçlıların en kolay yoldan zafer elde etme oyunudur. Buna karşı ilgili herkes hem uyanık hem de duyarlı olmalıdır. 
Bir yandan bölücülük belası, bir yandan mezhep farklılığı fitnesi, bir yandan DEAŞ vahşeti, bir yandan da FETÖ ihaneti. Çok yönlü saldırı karşısında çok yönlü düşünmek zorunda kalan ve kendinden başka dostu olmayan bir ülkenin evlatları olarak sürekli uyanık ve diri olmamız gerekiyor. Tek gücümüz bir olmak, diri olmak, iri olmak…
Neyse ki milletimizin mayası sağlam da bu oyunlara gelmiyor. Düşmanlar çok ama, imanımız kavi oldukça aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Bu toprakları vatan etmenin bedeli her santiminde dökülen şehit kanlarıdır. Bu vatanda kalmanın bedeli de neyse ödenir. Ha bir eksik ha bir fazla ne fark eder. Allah var problem yok…

Facebook
Twitter
  • BİZE ULAŞIN

  • Ehli Beyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad. Beycanoğlu İş Merkezi̇ No: 102A/7
    Çankaya/ANKARA

  • 0312 285 71 71

  • 0312 285 71 72

  • yerlidusuncedernegi06@gmail.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik